۱/۱۶/۱۳۹۱

Urmiye’de “Sayalar” ve “Sayaçılar”


Talip DOĞAN
ÖZET
Urmiye, İran Azerbaycanı’nın önemli merkezlerindendir. Bu bölgedeki Türk varlığını, büyük oranda, Oğuz boylarından Avşarlar teşkil eder. Bölgedeki köy seyirlik oyunları çerçevesinde ele alınan saya geleneğinin menşei, Türklerin eski bolluk törenlerine ve animizm (canlıcılık) inançlarına dayanır. Kuzuların, gebe koyunların karnında yüz gün olduğu zamana rast gelen saya törenleri, bugün de Türk dünyasının büyük bir bölümünde halk tarafından bilinmekte ve bölgeden bölgeye değişmekle beraber belirli günlerde bazı kalıplaşmış davranış ve kıyafetlerle coşku içinde icra edilmektedir.
Dil, asırlar boyunca binbir tecrübe neticesinde inşa edilen kültürü, muhafaza ederek bugünlere taşımakla birlikte geleceğe de aktarır. Bu itibarla, her türlü soyut ve somut kültürel unsuru dilde, başka bir deyişle, nesilden nesile devredilen sözlü kültür ortamında bulmak mümkündür. Yaşayan fertlerin belleğine dayalı anlatıların kaynaklık ettiği sözlü tarih ise sözlü kültür ortamında oluşur. Bu yazıda, Urmiye bölgesindeki Türklerde tespit edilen saya geleneği, sözlü kültür/tarih bağlamında ve derlenmiş bir metin çerçevesinde sunulmaktadır.
“Sayalar” and “Sayaçılr” in Urmiye(West Azerbaijan)
ABSTRACT
Urmiye is the most important centre of Iran Azerbaijan. Turks living in Urmiye substantially come from Avşars of Oghuz Tribe. The origin of Saya tradition handled in the framework of village observation games in the region stands up to antique abundance ceremonies of Turks and animism beliefs. Saya ceremonies that come across the time when the duration of ship’s pregnancy is about a hundred have been known by the majority of Turkish world and changed from region to region and they have been performed enthusiastically with some stereotyped behaviours and clothes.
Language saves the culture built as a result of thousands of experiences for ages, it moves the culture to these days and transfers to the future. In this respect, it is available to find all the abstract and concrete cultural elements in the language, in other words, in the verbal culture transferred from generation to generation. Verbal history which is the source of narratives based on the memories of living persons develops in the verbal culture environment. In this paper, the “sayalar” and “sayaçılar” observed on Turks in Urmiye region have been put forward by a compile text and in the context of verbal culture/history.
Giriş
Urmiye, iran Azerbaycanı‟nın batı bölgesinde (Batı Azerbaycan eyaletinde) yer alır ve aynı zamanda bu bölgenin merkezi durumundadır. Batı Azerbaycan eyaletinin diğer önemli Şehirleri olarak Hoy, Makü, Salmas, Koşaçay, Mahabat, Uşnu, Sayın Kala, Sulduz ve Tikantepe gösterilebilir. Urmiye‟nin doğusunda Urmiye Gölü, batısında Türkiye ve Irak, kuzeyinde Salmas, güneyinde ise Uşnu yer alır. Urmiye Gölü, İran‟ın en büyük gölüdür ve içerdiği mineraller bakımından dünyada büyük öneme sahiptir. Burası ayrıca Nazlı Çay, Baranduz Çayı, Mahabat Çayı gibi zengin çaylarıyla bilinmektedir. Urmiye‟de yaşayan Türklerin geçim kaynakları ekseriyetle zanaat, ziraat, hayvancılık ve ticarete dayanır (Doğan 2010, 10-11). Uzun tarihî geçmişinde olduğu gibi Türkler, bugün de, Urmiye bölgesinin hâkim unsuru olmuşlardır. Urmiye‟de bulunan Türk varlığının esasını ise daha çok Avşar Türkleri teşkil eder (Caferoğlu 1966,127; Sümer 1972, 286-289; Kafalı 1972, 38-39; Köprülü 1979, 317; Melikzade 2010, 18). Bölgede Türklerin yanı sıra Yahudiler, Hristiyanlar (Nasturi, Süryani, Ortodoks, Katolik, Protestan), Ermeniler ve Kürtler yaşamaktadır (Minorsky 1984, 63).
Genellikle köy muhitlerinde yılın belirli günlerindeki birtakım törenlerle uzun kış aylarında, düğünlerde, bayramlarda eğlenmek ve vakit geçirmek için düzenlenen dram karakterli oyunlar köy orta oyunları, köy tiyatrosu, köylü temsilleri, köy seyirlik oyunları gibi terimlerle ifade edilir (Elçin 2001, 671; Artun 2009b, 200; Düzgün 2002, 313).
Köy seyirlik oyunları, toprağa ve hayvan kültürüne bağlı Türk köylüsünün, eski bolluk törenleri ile animizm (canlıcılık) inançlarını devam ettirdiği ritüel/büyü kökenli oyunlarıdır. Halk, bu oyunlara başlangıçta hayatının daha verimli olması maksadıyla dinî ve içtimaî bir takım zaruretler içerisinde iştirak etmiş; fakat daha sonradan o zaruretler ortadan kalkınca oyunların ortaya çıkış sebeplerini unutarak bir eğlence aracı olarak bakmayı yeğlemıştir.
Köy seyirlik oyunlarında, Türk‟ün tarih boyunca kültürünü inşa etmek için etkileşimde bulunduğu her medeniyet dairesinden izler görmek mümkündür. Milletler yeni bir dine geçerken eski inançlarına dair unsurları tamamen terk etmezler, onları yeni dinlerinin müsaadesi çerçevesinde çeşitli vasıtalarla yaşatmaya devam ederler (İnan 1954: 204). Bu, asırlardır İslam dairesinde yer almış Türkler için de geçerlidir. Türk‟ün eski hayatının bakiyesi niteliğinde birçok ananesi, bugünkü hayatında bir Şekilde yaşama fırsatı bulmuştur. Nitekim bu manada, köy seyirlik oyunlarının hayvan ve atalar kültünü yaşattığı gözlemlenir.
Köy seyirlik oyunlarının kendisi, köylüler tarafından oyun yapma, oyun çıkarma ve seyirlik oyun Şekillerinde zikredilmektedir (Karadağ 1978, 9; Artun 2009a, 35). Oyunlardan bazıları, koç katımı, saya ve döl olarak adlandırılan yılın belli dönemlerinde düzenlenir. Bu dönemlerin birincisi, üremenin başlangıcını; ikincisi, canlanmayı; sonuncusu ise doğumla birlikte gerçekleşen mutluluğu işaret eder.
Koç katımı tarihi, araştırmalara göre 1 Ekim ile 20 Kasım arasındadır. Koç katımında, koçlar ile koyunlar çiftleştirilir ve ilk günde bu iş için koç katımı adı verilen bir tören düzenlenir (Boratav 1997, 212). Bu törende halk, neşe ve Şetaretle sürüsünü alarak otlağa gider. Herkes allı güllü kıyafetler içinde coşkulu ve sevinçlidir. Koçlar, rengârenk boyalarla bezenir. Koçların boynuzlarına bereket sembolü niteliğinde elma, nar gibi yiyecekler takılır. Yine, koçlara kurdeleler bağlanır, koçların üzerlerine kız ve erkek çocukları bindirilir ki, bu ritüel, koçun erkeklik gücünü simgeler yahut da kuzulayacak koyunun diĢi olması arzusunu ifade eder. Koç katımında hep birlikte yenilir, içilir ve eğlenilir (Karadağ 1995, 66-67).
Saya, koç katımının yüz gün sonrasına rast gelmek suretiyle Türk dünyasının büyük bir bölümünde bilinmektedir. Bunun yanında, yılın belirli günlerinde bir takım kalıplaşmış davranışlarla halk tarafından sevinç ve coşku içinde kutlandığından dolayı, bir çeşit bayram kabul edilir. Ayrıca, koyunculukla uğraşılan bölgelerde varlığını bugün de sürdürür ve koyun yüzü, davar yüzü, tekecik, yüz kömbesi, çoban oyunu, saya, saya gezme, saya oyunu gibi adlarla dile getirilir. Saya törenleri, Azerbaycan sahasında yaylaya göç etme, koyunların kırpılması ve kuzuların doğumu sırasında da sergilenmektedir (Boratav 1997, 213; Düzgün 2002, 313-314).
Kuzular, gebe koyunların karnında yüz günlük olduğunda canlanmış kabul edilir, kuzuların tüylerinin çıktığına inanılır ve bu vesileyle saya gezme adı verilen Şenlikler düzenlenir. Saya gezmede, hayvanların yakında yavrulayacağı ve kış mevsiminin yarılandığı bildirilir; daha çok gençler tarafından olmak üzere, Yaradan‟dan bereket, bolluk ve uğur dilemek maksadıyla eğlenceler yapılır. Bu eğlencede çobanlar ve beraberindeki gençler, yöreden yöreye değişmekle birlikte, çeşitli kılık, kıyafet ve çalgılarla köylerde kapı kapı dolaşırlar, tekerleme ve tekerlemeye benzer Türküler söyleyerek ev sahibinden yiyecek ve bahşiş toplarlar. Evlere yapılan gezmeler esnasında bazı yörelerde Arap, Dede ve Gelin karakterleriyle oyunların oynandığı da olur. Sayacılar, köyü gezdikten sonra evlerden topladıklarını aralarında paylaşırlar ve yiyip içerek geç vakitlere kadar eğlenirler. Saya bayramı, koç katımından daha canlı ve coĢkulu kutlanmaktadır (Boratav 1997, 213; Albayrak 2004, 457). Çobanlık bayramları zincirinin son halkası olan döl müjdesi ise sayadan elli gün sonra, koyunların kuzulamaya başladığı günlere denk gelir. Bugün için, kuzuların doğması sebebiyle birtakım törenler yapılır; ancak bu törenler, bir bayram niteliği kazanacak kadar yoğunluk sergilememektedir.
Kökeni, kadim zamanlara uzanan saya geleneğinin Türk kültür coğrafyasında yaygın olduğu belirtilmişti. Kültür kavramına dair yapılan tanımlarda; bir milletin, yaşadığı tabiat üzerindeki farklı yaşama biçimi, dünya görüşü, tarihi, dini, dili ve benzeri ortak değerlerin toplamının o milletin millî kültürünü meydana getirdiği ifade edilmektedir. Her topluluk, birbirinden farklı unsurlardan müteşekkildir. Dolayısıyla maddi ve manevi bütün kültür ürünleri, ait olduğu topluluğun kimliğini temsil eder. Kültür sahasında var olan her unsurun yansımasını sözlü kültür ortamında bulmak mümkündür (Ersoy 2004, 102-110). “Sözlü gelenekte yer alan tamamen söz ile, kısmen söz ile ve tamamen sözsüz yaratılan ama sözlü geçiş ve iletişimle fertler arasında dolaşan veya nesilden nesile geçen tüm unsurlar yapı, muhteva, biçim ve fonksiyonları ne olursa olsun sözlü kültür kapsamındadır” (Yıldırım 1998, 87-101).
Sözlü tarih, sözlü kültür ortamı içinde oluşup geliştiği için sözlü kültür kümesinde değerlendirilir. Tarihin alanına, yazılı belgelerin yanında fertlerin belleğine dayalı anlatıları da dâhil eder. Dolayısıyla tarihe burada, yaşayan bellek kaynaklık etmektedir.
Dil, bir bakıma kültür dizini Şeklindedir. Çünkü, milletin asırlar içerisinde üretmiş olduğu soyut ve somut her türlü değeri dil denen hazinede bulmak/görmek mümkündür (Üçüncü 2004, 1-2). Umiye bölgesinde derlenmiş olan aşağıdaki metinde (Doğan 2010, 243-246), saya geleneği, sözlü kültür/tarih bağlamında verilmektedir. Zira, “sayalar” ve “sayaçılık” bugünlere, “ağ saġġallı babaların, ağ birçeĥli anaların” yâdlarından gelip çatmıştır. İncelemeye kaynaklık eden bu metin ayrıca, özgünlüğünün muhafaza edilmesi için, konuşurun ağız özellikleriyle birlikte aktarılmıştır. Bunun yanında, metindeki Türkiye Türkçesinde bulunmayan ve fonetik açıdan tanınamayacak durumda olan kelimelerin dipnotta karşılıkları gösterilmiştir:
(Konuşan: Mahmut Sadıkpur/Yaş 63, Urmiye Merkez)
Indi(1) size déyim hardan(2), kéçmiş ġedim(3) zamanlardan; sazlı, sözlü Şamanlardan. Esrimizden(4) çox çox uzax, islam, gelmemişden ġabax(5); onlar, gelib deste deste Azerbaycan dağlarını, odlu(6) sulu bağlarını sévib séçib ġalarmışlar. Döyüşlerde(7) at‿oynadıb düşmenlerin(8) ġarşısında māhir ġılış(9) çalarmışlar. Türk dilli, ağır‿élli o köçeri ġebîleler(10), mal davarı, tebieti(11) çox muġeddes(12) sayarmışlar. çoban‿olub dağda daşda sürülerin yayarmışlar. sayaçılıx, sayalar da
Hemanlardan(13) yādigardır, Şamanlardan yādigardır. Belke(14) hele yurdumuzda sayaçılar, géne vardır. onlar ġoşan sayaların heyif(15) çoxu, itib batıb(16); ancax bir‿az üzmeĥleri(17), ağ saġġallı(18) babaların, ağ birçeĥli(19) Anaların süzüb ġalıb yadlarında; esrimize gelib çatıP(20). hindüstan‟ın(21) xelġi(22) kimin(23) héyvanlara(24) boyun eyen, ġoyunlara nenem déyen; adı belli, Şirin dilli sayaçılar; söz sinede ġatar ġatar, gezib yurdu diyar diyar; aya, güne, dağa, daşa, yéle, suya, ġurda, ġuşa, denizlere, ġar, yağışa, méşelere başdan başa gözel sözler ġoşarmışlar(25). gah yaylaxda gah ġışlaxda çadır ġurub yaşarmışlar. ġış ġurtarıb(26) yaz gelende, tebiet; üze(27) gülende, o, gelerdi bizim kende(28). güler‿üzlü, sine sözlü; mahal mahal(29), oba oba, ġapı ġapı gezerdi o. neğmeleri inci kimi(30) mehāretle düzerdi, o, oxuyardı gözel saya. él, gelerdi tamaşaya(31).
Salameléyk(32) say beyler, birbirinen yéy beyler(33)! sayaçı memmed geldi, xéyr-i bereket geldi. gözel‿olsun halınız, açsın ġara malınız, safa olsun yurdunuz, ulamasın ġurdunuz. Sayaçıya pay vérin(34), çöreĥ(35) vérin, çay vérin, bu tekeme tay vérin. bu sayax, o sayaçı, oxuyub reġs‿éderdi(36), özüne(37) pay dilerdi. bi gözel Şéytan teke, ġaşları ġéytan(38) teke, gözleri mercan teke, boğazı zınġırōlí(39), tüĥleri(40) xōlı xōlí(41), başı ipeĥ kakıllí(42), bezeĥli(43), xallı bıllí(44), eyreti ġıllı teke, uzun saġġallí teke; onun sāhir(45)‿eliyle, neğme ġoşan(46) diliyle texd‿üsde(47) oynıyardı. Yaxçı(48) yadımda vardı. memmed kişi, coşardí, tekeye söz ġoşardí:
bu teke, axta(49) teke; boynunda noxta teke,
ġul olar gah satılar, gah çıxar texte teke.
bu tekem, ōyun‿éler, ġurdiyle ġōyun‿éler,
yığar gîlan(50) düyüsün(51); çepişin(52) tōyun‿éler.
tekem,‿oynar toz‿éler, bayramı péşvaz‿éler(53),
toplayar ġış zumarın(54), ġışı onla yaz‿éler.
bu tekem, ārıx(55) tekem, dabanı yārıx tekem,
tüĥleri çadır cécim(56), derisi çarıx tekem.
bu tekem, gözel tekem, tekemin nazın çekem;
bu tekem de olmasa, dünyada tekem tekem.
Béleliĥle(57) bu neğmekar, dolanardı diyar diyar, behre(58) véren héyvanlara, ġoyun, ġuzu, çobanlara saya ġoşub‿oxuyardı, oxuyarken‿oynıyardı; o oxuyan sayalardan xātirimde hele vardı:
-nenem‿ay xallı géçi, memesi ballı géçi, ġayaların başında tutub yallı(59) géçi. nenem‿ay deli ġoyun, südü mezeli(60) ġoyun, gelinler; cüzeminnen(61) toxuyar(62) xeli(63) ġoyun. nenem‿ay nazlı ġoyun, ġerġavul gözlü(64) ġoyun, peniri(65) kesme kesme, ġatığı(66) üzlü ġoyun. sürünün gözü ġoyun, dolan gel düzü ġoyun, ilde(67) bir cüt(68) bala(69) doğ, sévindir bizi, ġoyun. canım‿ala baş ġoyun, gözü ġelem(70) ġaş ġoyun, ġaranlıx gécelerde çobana yoldaş ġoyun. altı bulax(71) içerem, üsdü zemi(72) biçerem, komuna(73) ġurT düşende öz canımnan géçerem. sürünün tozu geldi, yayıldı düzü geldi, çobanın ġucağında bir emliĥ ġuzu(74) geldi. yiyib dağlar gülüni, süTle dolub yélini(75), onu sağan gelinin xınalayım(76)‿elini. gelinin dodağı bal, durub ġabağımda(77) lal, gelin téz‿ol; pay geti(78), sayaçını yola sal. bu tekenin bendi var, min bir cüre(79) fendi(80) var, har ġapıda oynasa; bir nalbeki(81) ġendi(82) var. menim tekem delidir, edāsi gülmelidir, tekeme bal getiren néce de selġelidir(83).
pay getiren gelini sayaçı, çox öyerdi(84). ona neğme diyerdi. yumurtadan, buğdadan(85), undan, yağdan,‿arpadan öz payını alardı, xurcununa(86) salardí. pay vérmiyen kimseni, ġırnısı(87) hex(88) keseni ġarġıyıb89 hecv‿éderdi, göreĥ neler déyerdi:
-téline gül bağlar tekem, buynuzların yağlar tekem, ġırnıs‿olan)90(‿arvadların çölmeyine)91 )ġığlar(92) tekem. mal naxıra(93) ġatmasın, muradına çatmasın, payımı kesen‿arvad, kişisiyle(94) yatmasın. nenem ġoyun, téz doğsun, ay doğsun, ulduz(95) doğsun, pay véren bir cüt‿oğlan, pay vérmiyen ġız doğsun. tekemin‿unu gelsin, bir döşeĥ yünü gelsin, pay vérmiyen gelinin üsdüne güni(96) gelsin. gelin, ġolbağın(97) vérsin, ġoyunun yağın vérsin, boş ġaytarsa(98) tekemi, eri; talağın(99) vérsin. bu gelin, urmuludur(100), pinti, boğaz ġuludur, tekem; onnan küsübdür, dili tikan(101) koludur. bu tekem, yiyer yatar, oynayar Şıllağ‿atar(102), gezeyen(103)‿arvadlara söz ġoşar ġatar ġatar. tekem, niye xar(104) yésin, alma yésin, nar yésin, tekemün payın yiyen; görüm; zehrmar(105) yésin. sayaçının sözleri, daha burda biterdi, yolun tutub géderdi, gözümüzden‿iterdi(106). biz, yolun gözleyerdiĥ, könlümüzde(107) diyerdiĥ: birde haçan(108) geleceĥ, bize saya diyeceĥ. saya, yaxşı sayadır, yéri, yurdu ġayadır. sayaçının sözleri, yatannarı oyadır(109).
Sonuç
Sayaların Azerbaycan sahasında; çoban sayası, bayram sayaları, yas sayaları, yağış sayaları, yağış kesme sayaları, meclis sayaları Şekillerinde türleri bulunmaktadır (Kalafat 2011, 6). Urmiye bölgesinden derlenen bu çoban sayasında öncelikle, saya geleneğinin ġamanlardan yadigâr olduğu kanaatinin halk dilinde yaşaması, atalar kültünün varlığını göstermesi ve inanç hafızası açısından oldukça dikkate değerdir.
Azerbaycan sahasındaki diğer saya metinlerinde olduğu gibi (Düzgün 2005, 26-27) burada da herhangi bir zaman dilimine dikkat çekilmemektedir. Fakat Anadolu‟da “100 gün”ün bilhassa belirtildiği görülür ve saya metinlerindeki “koyunumuzun yüzü yetti” yahut “elli gün kaldı” deyişleri bunun için kullanılır.
Yüksek ovalara ve yaylalara sahip bozkır coğrafyasında Türk ekonomisinin temelini, iklim Şartlarından dolayı çobanlık ve hayvan yetiştiriciliği oluşturmuştur. Yetiştirilen hayvanlar arasında ise en büyük önemi, Türk sosyal hayatında, at ile birlikte koyun taşımaktaydı (Kafesoğlu 1997, 317). Bu suretle metinde dikkat çeken hususlardan biri de, özellikle koyunların övülmesi ve kıymetinden bahsedilmesidir. Koyunun hem sütünden hem de yününden yararlanıldığı, “altı bulax içerem, üsdü zemi biçerem” deyişiyle sanatkârane bir Şekilde ifade edilir. Ayrıca onların “nenem ġoyun, téz doğsun”, “bir cüt bala doğ, sévindir bizi, ġoyun” Şekillerinde doğurmasını arzu etmekle, bolluk ve bereket temennileri dile getirilmektedir.
Eski Türkler, tabiatta dağ, tepe, kaya, vadi, ırmak, su kaynağı, mağara, ağaç, orman, göl, deniz, demir gibi bir takım gizli kuvvetlerin var olduğuna inanmışlar ve bu kuvvetleri aynı zamanda birer ruh olarak addetmişlerdir. Bunun yanında güneş, ay, yıldız, gök gürültüsü, Şimşek gibi ruh-tanrılarını tasavvur etmişlerdir. Metinde “aya, güne, dağa, daşa, yéle, suya, ġurda, ġuşa, denizlere, ġar, yağışa, méşelere” güzel sözler söylenmesi, onların canlı sayıldıklarına ve mukaddes görüldüklerine işarettir.
Sayacının “ulamasın ġurdunuz” dileğinde bulunması ise kurda karşı saygı gösterildiğini bildirir. Bu saygı, kurdun, yüz binlerce baş sürülerin otlatıldığı bozkır yaylalarının korkulu hayvanı olmasından neşet ediyor görünmektedir.
Yine sayacının, raks ederek pay dilemesi söz konusudur. Bu da ritüel/büyü kökenli oyunlarda dansın önemli bir yer tuttuğunu gösterir (Elçin 1991, 31).
Metinde pay veren kişinin güzel dileklerle övüldüğü ve alkışlandığı, pay vermeyenin ise türlü yollarla kargışlandığı görülür. Bunlar da Türk halk kültürünün yaygın motiflerindendir.
Dipçeler:
1-  indi: Şimdi
2 - hardan: nerden
3 - ġedim: kadim (< Ar. ḳadîm)
4 - esir: asır (< Ar. „asr)
5 - gelmemişden ġabax: gelmeden önce
6 - odlu: ateşli
7 - döyüş: savaş, cenk
8 - düşmen: düşman (< Far. duşmān)
9 -  ġılış: kılıç
10 - köçeri ġebîleler: göçebe boylar (< Ar. ḳabîle)
11 - tebiet: tabiat (< Ar. tabîat)
12 - muġeddes: mukaddes, kutsal ( Ar. muḳaddes)
13 - hemanlardan: söylediklerimizden
14 - belke: belki
15 - heyif: vah, heyhat, yazık (< Ar. hayf)
16 - itib batıb: kaybolup
17 - üzmeĥ: ayrılmış, koparılmış, muhafaza olunmuş
18 - ağ saġġallı: ak sakallı, yaşlı
19 - ağ birçeĥli: ak saçlı
20 - çat-: ulaşmak
21 - hindüstan: Hindistan
22 - xelġ: halk (< Ar. halḳ)
23 - kimin: gibi
24 - héyvan: hayvan
25 - söz ġoş-: söz söylemek
26 -  ġurtar-: bitirmek, tamamlamak
27 - üz: yüz
28 - kend: köy (< Soğd. kent)
29 - mahal mahal: yöre yöre, bölge bölge (< Ar. mahall)
30 - kimi: gibi
31 - tamaşa: temaşa (< Far. temāşā)
32 - salameléyk: Selamün aleyküm
33  - birbirinen yéy: biri diğerinden daha iyi
34 - pay vér-: ikram etmek
35 - çöreĥ: ekmek
36 - réġs‿ét-: oynamak (< Ar. raḳs)
37 - özüne: kendine
38 - ġaşları ġéytan: kaytan kaşlı, ince ve uzun kaşlı
39 - zınġırōlí: zilli, çanlı (< Far. zıngırov)
40 - tüĥ: tüy
41 - xōlı xōlí: biçimli, düzgün, mevzun
42 - kakıllí: kâküllü (< Far. kākul)
43 - bezeĥli: süslenmiş, süslü
44 - xallı bıllí: benekli
45 - sāhir: sihirbaz, büyücü (< Ar.)
46 - neğme ġoş-: güzel, ezgili ses çıkarmak
47  - texd‿üsde: taht, koltuk üstünde (< Far. taht)
48  - yaxçı: iyi, güzel
49 - axta: kısır
50  - gîlan: Hazar denizinin güneyinde olan vilayet
51 -düyü: düğü, ince bulgur
52 - çepiş: bir yaşında keçi
53 - péşvaz‿éle-: karşılamak (< Far. pîşvāz)
54 - zumar: kış günleri için tedarik edilen yiyecek
55 - ārıx: zayıf, cılız, sıska
56 - cécim: kilim
57 - béleliĥle: böylelikle
58 - behre: fayda, menfaat
59 - yallı: halay
60 - mezeli: tatlı, lezzetli
61 - cüzem: koyun ve kuzu yünü (< güzem)
62 - toxu-: dokumak
63 - xeli: halı
64 - ġerġavul gözlü: sülün gözlü
65 - penir: peynir
66 - ġatıx: yoğurt
67 - il: yıl
68 - cüt: çift (< Far. cuft)
69 - bala: yavru, kuzu
70 - ġelem: kalem
71 - bulax: çeşme, pınar
72 - zemi: tarla
73 - kom: koyun ve kuzu yatağı
74 -emliĥ ġuzu: süt emme çağında olan kuzu
75 - yél: meme
76 - xınala-: kınalamak
77 - ġabax: ön, karĢı
78 - pay getir-: pay getirmek (ikram getirmek)
79 - min bir cür: bin bir tür (< Far. cūr)
80 - fend: düzen, hile (< Far. fend)
81 - nalbeki: tabak
82 - ġend: Şeker (< Ar. ḳand)
83 - selġeli: temiz, tertipli, düzenli
84 - öy-:övmek, methetmek
85 - buğda: buğday
86 - xur: kıl veya yün dokunmuş heybe (< Ar.)
87- ġırnıs: cimri, hasis
88 - hex: hak (< Ar. haḳḳ)
89 - ġargı-: ilenmek, lanetlemek
90 - ġırnıs‿ol-: cimri olmak
91 - çölmek: çömlek
92 - ġığla-: pislemek
93 - naxır: büyük baş hayvan
94 - kişi: koca
95 - ulduz: yıldız
96 - güni: haset
97 -ġolbağı: bilezik
98 - ġaytar-: geri çevirmek, döndürmek
99 - talağın vér- : boşamak (Ar. talāḳ)
100 - urmulu: Urmiyeli
101 -tikan: diken
102 - Şıllağ at- : zıplamak, sıçramak
103 - gezeyen: gezip tozan, dolaşan
104 - xar: diken (<Far. hār)
105 - zehrmar: zehir, yılan zehri (<Far. zehr+mār)
106 -it-: yitmek
107 - könül: gönül
108 - haçan: ne zaman
109 -oyad-: uyandırmak
KAYNAKÇA
ALBAYRAK Nurettin (2004). Ansiklopedik Halk Edebiyatı Terimleri Sözlüğü, İstanbul: L&M Yayıncılık.
ARTUN Erman (2009a). Türk Halk Edebiyatına Giriş, istanbul: Kitabevi Yayınları.
ARTUN Erman (2009b). Anonim Türk Halk Edebiyatı Nesri, İstanbul: Kitabevi Yayınları.
BORATAV Pertev Naili (1997). 100 Soruda Türk Folkloru, İstanbul: Gerçek Yayınevi.
CAFEROĞLU, Ahmet (1966). “İran Türkleri”, Türk Kültürü 50, s. 125-134.
DOĞAN Talip (2010). Urmiye Ağızları, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Kırıkkale: Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
DÜZGÜN Dilaver (2002). “Törensel Nitelikli Köy Seyirlik Oyunlarının Kaynakları”, Türkler Ansiklopedisi, C. 18, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, s. 313-320.
DÜZGÜN Dilaver (2005). “Türkiye ve Azerbaycan Sahalarında Uygulanan Saya Geleneğinin Karşılaştırmalı Tahlili”, Milli Folkor 65, Bahar, s. 24-29.
ELÇiN, ġükrü (1991). Anadolu Köy Orta Oyunları, Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi.
ELÇĠN ġükrü (2001). Halk Edebiyatına Giriş, Ankara: Akçağ Yayınları.
ERSOY Ruhi (2004). “Sözlü Kültür ve Sözlü Tarih İlişkisi Üzerine Bazı Görüşler”, Milli Folkor 61, Bahar, s. 102-110.
İNAN, Abdülkadir (1954). Tarihte ve Bugün Şamanizm: Materyaller ve Araştırmalar. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
KAFALI Mustafa (1972). “Azerbaycan ve Azeri Türkleri”, Töre 16, Eylül, s. 38-39.
KAFESOĞLU, İbrahim (1997). Türk Millî Kültürü, Ankara: Ötüken Yayınları.
KALAFAT Yaşar (2011). Türk Kültürlü Halklarda Orta Asya’dan Orta Doğu’ya İnanç Göçü, Ankara: Berikan Yayınevi.
KARADAĞ Nurhan (1978). Köy Seyirlik Oyunları, Ankara: Türkiye iş Bankası Kültür Yayınları.
KARADAĞ Nurhan (1995). “Türk Tiyatrosunun Kut-Törensel Kaynakları ve Köylü Tiyatrosu”, Tiyatro Araştırmaları Dergisi 112, s. 65-75.
KÖPRÜLÜ Mehmet Fuat (1979). “Avşarlar”, İslam Ansiklopedisi, C. 2, İstanbul: MEB Yayınları, s. 28-38.
MELiKZADE Tohid (2009). Tarihçe-i Darün-nişat-ı Urmiye, Urmiye.
MiNORSKY Vladimir (1984). “Urmiye”, İslam Ansiklopedisi, C. 13, Ankara: MEB Yayınları, s. 59-65.
ÜÇÜNCÜ Kemal (2004). “Sözlü Kültür/Tarih Bağlamında Edebî Bir Metin Olarak Otman Baba Vilâyetnâmesi”, Bilig 28, Kış, s. 1-27.
YILDIRIM Dursun (1988). “Tarih Yazımı ve Sözlü Ortam Kaynakları”, Türk Bitiği: Araştırma/İnceleme Yazıları, Ankara: Akçağ Yayınları, s. 87-101.
ÇEVİRİ YAZI İŞARETLERİ VE KISALTMALAR
ä  ==>  a - e arası ünlü
å  ==> a - o arası ünlü
é ==> kapalı e ünlüsü
e̊  ==> e - ö arası ünlü
í ==>  ı - i arası ünlü
ó  ==> o - ö arası ünlü
ĩ  ==> u - ı arası ünlü
ú ==>  u - ü arası ünlü
ỉ  ==> ü - i arası ünlü
ā ==>  uzun a ünlüsü
ē  ==> uzun e ünlüsü
ê ==>  uzun kapalı e ünlüsü
ī  ==> uzun ı ünlüsü
î ==>  uzun i ünlüsü
ō  ==> uzun o ünlüsü
ȫ ==>  üzün ö ünlüsü
ū ==>  uzun u ünlüsü
ǖ  ==> uzun ü ünlüsü
ĭ ==>  kaybolmak üzere olan ı ünlüsü
į  ==> kaybolmak üzere olan i ünlüsü
ḇ ==> b - v arası ünsüz
ć ==>  c - j arası ünsüz
Ç ==>  ç - c arası ünsüz
P ==>  b - p arası ünsüz
ģ  ==> g - c arası ünsüz
K  ==> k - g arası ünsüz
T ==>  t - d arası ünsüz
қ  ==> k - ç arası ünsüz
ġ  ==> art damak g ünsüzü
ḳ  ==> art damak k ünsüzü
x  ==> art damak h ünsüzü
ĥ ==>  sızıcı ön damak h ünsüzü (k - h arası)
ħ  ==> x - h arası ünsüz
ŕ  ==> r - l arası ünsüz
ṟ ==>  r - y arası ünsüz
ĺ  ==> ince l ünsüzü
ḩ  ==> düĢmek üzere olan h ünsüzü
ҳ  ==> düĢmek üzere olan x ünsüzü
ļ  ==> düĢmek üzere olan l ünsüzü
ņ  ==> düĢmek üzere olan n ünsüzü
ŗ  ==> düĢmek üzere olan r ünsüzü
ṿ ==>  düĢmek üzere olan v ünsüzü
ỵ ==> düĢmek üzere olan y ünsüzü ayın ( (ع
‿==> ulama iĢareti
< ==> bu Ģekilden gelir.
Ar. Arapça
Far. Farsça
Soğd. Soğdça