۴/۰۵/۱۳۹۰

Urmiye Şehiri Tarihine kısa bir Bakış

Urmiye Tarihi
Urmiye Şehri, tarihî belgeler ve arkeolojik bulgulara göre Azerbaycan’ın hatta  Orta Doğu’nun en köklü geçmişe sahip Şehirlerinden biri olarak kabul edilir. Şehrin adının nereden geldiğine dair çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bunlardan birisi; Urmiye adının 5000 yıl önceki Türkler, Sümerler ve Urartularda kullanılan ve Şehir manasına gelen “Ur”  kelimesiyle  bağlantılı olduğudur. Bununla birlikte, Doğu Türkistan’da bulunan Urumçi Şehrinin adı da bu kelimeyle ilişkilendirilmektedir (Melikzade 2009,18).
Asur kaynaklarında, Urmiye Gölü civarında Urmeyate adında bir yerden bahsedilir. Zerdüşt  geleneğine bakıldığında, hem Avesta hem de Orta dönem Farsça kaynaklarında geçmemekle beraber Urmiye, Zerdüşt’ün doğduğu yer olarak ifade edilmektedir. Urmiye civarında bulunan  Göktepe mevkiinde, 1888 yılında ortaya çıkarılan ve üstünde Babil ilahlarının bulunduğu bir mühür M. . 2000 tarihine aittir. Urmiye, Şayet iddia edildiği gibi eski Urmeyate ise, Manlıların yaşadıkları yerlere denk gelmektedir ve bu yüzden Urmiye bölgesi, Asurluların ve Van (Urartu)  Krallığı’nın hâkimiyet sahasında kalmaktadır (Minorsky 1984, 59 - 60)?.
Urartular dönemine ait taştan yapılmış kale kalıntıları, Urmiye’nin Urartular için de önemli bir merkez olduğunu göstermektedir. Türk hâkimiyetine girmeden evvelki en parlak zamanlarını Urartular döneminde (M. IX. asır) yaşayan Şehir, M.S. 623 yılında Bizans İmparatoru Herakleios tarafından işgal edilmiştir (Gürsoy 1984, 88).
İslamî dönemde Urumiye’yi, Şehirde birçok kaleler inşa ettirmiş olan Sadaka b.Ali feth etmiştir. Başka bir iddiaya Göre Şehir, Hz. Ömer zamanında, 640’ta Musul’u fethetmesi için gönderilen Utba b. Farkat tarafından ele geçirilmiştir (Melikzade 2009,36). İstahri ve İbn Havkal gibi IX. asır coğrafyacıları Urmiye’yi, Erdebil ve Meraga’dan sonra üçüncü önemli merkez olarak gösterirler ve bu Şehrin coğrafi güzelliğini methederler (Minorsky 1984, 60). Urmiye’de, VII-VIII. asırlarda  Emeviler, IX-X. asırlarda Abbasiler, daha sonra ise bir müddet İran’ın kuzey bölgelerinde hüküm sürmüş olan Deylemliler hâkimiyet kurmuştur. 
Urmiye, Azerbaycan coğrafyasının önemli merkezlerinden biri olmakla birlikte, İslamî dönemde de adından çokça bahsedilen Safiyüddin Urmevî, Ebu’l Hasan ve Mirza Ağa gibi yüzlerce âlim yetiştirmek suretiyle İslam kültür ve medeniyetinin gelişmesinde önemli roller üstlenen bir Şehir hüviyetini elde etmiştir (Melikzade 2009, 10).
Azerbaycan’ın bütünüyle Türkleşmesi, Selçuklu (Oğuz) Türklerinin iran’a, bilhassa Azerbaycan’a  yerleşmeleriyle başlamıştır (Heyet 1997, 1646). Selçukluların Azerbaycan’ı zapt ettikleri seferler sırasında, 1063’te Sultan Tuğrul, Urmiye’yi sevkiyat güzergâhı olarak kullanmıştır. Sultan Mesut, Bağdat’tan Azerbaycan’a dönerken; Emir Hacip Tatar, Urmiye’de önemli bir kuvvete malik olmasına rağmen Selçuklu Sultanı’nın hâkimiyetini kabul etmek zorunda kalmıştır. Urmiye Şehri bununla birlikte, 1149 yılında Melik Muhammet b. Mahmut b. Muhammet’in hâkimiyetinde  bulunmaktaydı.
Urmiye; 1225 yılında Harezmşahlar’ın hâkimiyetine girmiş, XIII. asırda Moğol istilasının ardından bölgede kurulan devletlerin sınırları içerisinde kalmıştır (Gürsoy 1984, 88). Faruk Sümer, Moğol istilasından sonra Oğuzların Yıva boyundan kalabalık bir kesimin XII. asrın başlarında Urmiye civarında yerleştiğini ifade etmektedir (Sümer 1972, 130). Celalettin Harzemşah’ın Azerbaycan’da hüküm sürdüğü sırada Urmiye, Salmas ve Hoy ile birlikte Selçuklu hâkimiyetinde bulunmuştur. Celalettin Harzemşah ise zikredilen Şehir bölgelerini İl Denizli Özbek’ten almıştır (Minorsky 1984, 60).
Mahallî kaynaklar, Timur’un Urmiye’yi tımar olarak Avşar soyundan Gurgin Bey’e verdiğini  iddia etmektedir. Osmanlı İmparatorluğu, Urmiye’yi XVI. asırda Kanuni Sultan Süleyman zamanında hâkimiyetine almıştır. Bu sıralarda Urmiye ve halkı, Osmanlı topraklarından kaynaklanan ve sürekli devam edecek olan Kürt akınlarına maruz kalmıştır. Şah Abbas, 1603’te Osmanlılara boyun eğmeyen Emir Han Bradost’a, sadakatine karşılık olarak Urmiye ve Uşnu’yu hediye etmiştir. XVIII. asırda Urmiye ve bölgede yaşayan Avşarlar, ortak tarihî serüveni paylaşmışlar ve beylerbeyi tarafından idare edilmişlerdir. Kürt aşiretlerinin sürekli saldırıları karşısında, Bağdat’ta önemli rol oynamış olan İpkıran lakabıyla meşhur Avşarlı Kelbali Han  İmanlu, Şah Abbas tarafından Avşar elinin riyasetine getirilerek 8.000 aileden muteşekkil kalabalık bir grupla Urmiye’ye gönderilmiştir (Melikzade 2009, 42). Bunlardan mdşhur olanları
Şunlardır:
Hudadat Bey Kasımlı (1707-1722)
Feth Ali Han Araşlu (1744-1758)
Rıza Kulu Han (1768-1771)
İmam Kulu Han (1772-1783)
Muhammet Kulu Han (1784-1796)
Hüseyin Kulu Han Kasımlı (1796-1821)
Necef Kulu Han (1820-1865)
Kelbali Han, öncelikle Osmanlı sınırından gelen Kürt akınlarını durdurmuş ve Enher Savaşı’nda müttefik Kürt aşiretlerini hezimete uğratmıştır. Kelbali Han’ın yerine geçen Gencali Han, kalabalık aşiret grubunun saldırısını başarıyla geri püskürtmüş ve bunun neticesinde yedi yıl boyunca aşiretlerin baskısından kurtulmuştur. Bundan sonra Avşarların arasında ihtilafların ortaya  çıkmasıyla II. Şah Abbas, Urmiye’yi, isyanlarından dolayı Osmanlılardan kaçan ve Safevilere  sığınan Silsüpür Han’ın idaresine vermiştir. Urmiye, 1709’da Silsüpür Han’ın vefatıyla tekrar  Avşar Hanedanı’nın eline geçmiĢtir. 1740’ta Kürt aşiretlerine karşı başarı gösteren Hüdadad Han, ġah Hüseyin tarafından İsfehan’a çağırılarak “Beylerbeyi” unvanıyla Urumiye’nin idaresine getirilmiştir. Onun zamanında Balbas Aşireti, Orumiyeh çevresine saldırılar düzenlemişse de Kandil Dağı yakınlarında cereyan eden savaşta hezimete uğramıştır. Çok sayıda esir ve ganimet elde eden Hüdadad Han, Urmiye’ye gelmiş ve Çemen Dolama’ya getirilen esirlerin Urmiye’ye  naklini emretmiştir. Fakat Balbas Aşireti, bir baskınla Çemen Dolama’daki esirlerini kurtarmıştır. Esirlerin kurtarılması haberini alan Hüdadad Han, öfkesinden hançerle göğsüne vurmak suretiyle intihar etmiştir. Hüdadad Han’ın oğlu Muhammed Kasım Han, Osmanlılara karşı girişmiş olduğu savaşta Urmiya ile birlikte kellesini de kaybetmiştir. Safevilerin komutanı olan Nadir Şah, 1729’da  Osmanlı ordusunu yenilgiye uğratarak Yusuf Paşa’yı esir almış ve daha sonra idam etmiştir. Nadir Şah’ın emriyle 12.000 Avşar ailesi, Horasan’a nakledilmiştir. 1748 yılında Nadir Şah ailesinden İbrahim Şah’ın tarih sahnesinden çekilmesinden sonra, onun kumandanlarından ve Afgan liderlerinin torunlarından olan Azat Han, Avşarlar
arasındaki çekişmelerden de istifade ederek Urmiye’yi zapt etmiş ve bir süre elinde tutmuştur. Urmiye’nin kuzeyindeki Afgan Dağı, ismini bu kişiden almaktadır.
1755-1756 yıllarında Muhammet Hasan Han Kaçar’ın, Azatları Gilan’da mağlup etmek suretiyle Urmiye’yi ele geçirmesi, Feth Ali Han ile Muhammet Hasan’ın birleşmesine yol açmıştır. Muhammet Hasan’ın vefatından sonra Feth Ali Han, Urumiye’yle birlikte Tebriz ve Meraga’yı  zapt etmiş; fakat Kerim Han Zend, onu 1759’da Tebriz’de mağlup ederek Azerbaycan’da  hâkimiyet kurmuştur. Zend Hanedanlığı’nın sona ermesini müteakip Urmiye Avşarları, Kaçarlara  karşı baş kaldırmışlarsa da bir netice elde edememişlerdir. 
1880 yılına gelindiğinde, Şemdinanlı Şeyh Ubeydullah’ın Azerbaycan’ı işgal ettiği görülmektedir. Ayrıca zikredilen tarihlerde Urmiye’nin, Kürt aşiretleri tarafından kuşatıldığı da bilinmektedir. Kuşatma, Makü hanının yardıma gelmesiyle son bulmuştur (Minorsky 1984, 62 - 63).
Urmiye ve köyleri, her zaman nüfus bakımından Türklerin hâkim olduğu bir bölge olmakla  birlikte başka etnik unsurları da barındırmıştır. Bilhassa bölgedeki Hristiyanlar (Asurî-Ermeni), önde gelen azınlıklardan olmuştur. Urmiye’nin birkaç mahallesi Hristiyan mahallesi olarak bilinmekte, kimi köylerinde de yine Hristiyanların yaşadığına Dair kayıtlar bulunmaktadır. Hristiyan unsurların yanı sıra Güney Azerbaycan ile Türkiye sınırını meydana getiren dağlarda barınan Kürt aşiretleri de Urmiye bölgesinin zikre değer azınlıkları olarak kaynaklarda yer almaktadır. Urmiye bölgesinin demografik yapısı, Hristiyan misyonerlerin Dikkatinden  kaçmamıştır. Misyonerler bilhassa görünürde dinî işlerle meşgul olmuşlarsa da, olayların gelişimi onların bu bölgede daha sonradan cereyan edecek olaylarda rol sahibi olduklarını ortaya koymuĢtur. 
I. Dünya Harbi’nde diğer Güney Azerbaycan Türkleriyle birlikte Urmiye Türkleri de Ruslara  karşı Osmanlı Devleti’nin yanında yer almıştır. Bu birliktelik,İttihatçıların Azerbaycan’daki faaliyetlerinin bir tezahürü olarak ortaya çıkmıştır (Gökdağ 2006, 54).
1900’lerin başlarında Güney Azerbaycan’ı işgalinde tutan Rus ordusu, Urmiye bölgesine ilave olarak Batı Azerbaycan’da da misyonerlik faaliyetlerini ciddî şekilde yürütmüştür. Osmanlı topraklarında devlet kurma hedefini taşıyan Ermeniler ise, I. Dünya Harbi’nden sonra Osmanlı  ordusu tarafından bozguna uğratılmıştır. Bu bozgundan sonra kaçmak zorunda kalan Van Ermenileri (Cilolar), başta Urmiye ve Salmas bölgeleri olmak üzere, Batı Azerbaycan’a göç etmişlerdir. Sayıları on binleri bulan Ermenilerin bölgeye gelişi, Rus ve diğer Hristiyan güçlerine bölgedeki planlarını daha kolay uygulama fırsatı vermiştir.
Rusya’nın 1906’da Uzak Doğu’da aldığı yenilgiler üzerine Osmanlı Devleti, iran ile arasındaki sınırın tam olarak kesinleşmediği iddiasıyla Urmiye’nin büyük bir kısmını ele geçirmiş; fakat Balkan Harpleri yüzünden geri çekilmek durumunda kalmıştır. Urmiye, 1911 yılına gelindiğinde  Rus kuvvetlerince işgal edilmişse de, I. Dünya Harbi sürecinde birkaç defa el değiştirmiştir.
Fransa ve İngiltere, 1917 yılındaki Bolşevik Devrimi’nden sonra Rus ordusunun geri çekilmesi üzerine, bölgeyi Osmanlı Devleti’ne kaptırmamaya çalışmıştır. Bahsedilen iki devlet, Osmanlı askerlerinin İran’da ilerlemesini önlemek ve bölgede bir Hristiyan devleti kurmak düşüncesiyle Ermenileri teşkilatlandırma gayreti içerisinde olmuştur. Ayrıca Urmiye ve Salmas’ta Rusların,  Şehirleri boşaltmadan önce bölge ahalisinin elinde bulunan silahları topladığı da kaynaklarda zikredilmektedir.
Ermeni çetelerinin, devlet kurma hayaliyle 1918 yılı kış mevsiminde Urmiye ve Salmas bölgelerinde toplu katliama başladıkları bilinmektedir. Bunun sonucunda, Urmiye bölgesinde yüz  binlerle ifade edilebilecek sayıda Müslüman-Türk’ün katledildiği tarihî kaynaklar tarafından da  teyit edilmektedir. Bu vahim olaylar, bölgedeki halkın hafızasından henüz silinmiş değildir ve  halk tarafından “Cilo”, “Ciloluk” Şeklinde adlandırılmaktadır. Bu katliamlar; Halil Paşa  kumandasındaki Osmanlı ordusunun bölgeye girmesi ile son bulmuş ve Ermeni çeteleri, Osmanlı ordusu tarafından dağıtılmıştır. Bölgede sükûnetin hâkim olmasını müteakip Urmiye’nin tam bir  harabeye döndüğü, kaynaklarla birlikte görgü tanıklarının ifadelerinde de yer almaktadır. Bunu takip eden dönemde, iran’daki mevcut merkezî idare Şehirdeki nüfuzunu güçlendirmiştir (Melikzade 2009, 84 - 96).
Huzistan bölgesinde yaşayan Avşarların bir kısmının büyük bir ihtimalle Safeviler devrinde Urmiye’ye geldikleri düşünülmektedir. Esasen bir Avşar Şehri olan Urmiye’yi, ilk olarak İmanlı Avşarları yurt tutmuşlardır. Daha sonradan Kasımlı adını alan bu Oğuz boyunun, yöreye I. Şah Abbas zamanında yerleştirildiği tahmin edilmektedir. Bundan sonraki asırlarda Urmiye’de  yaşamaya devam eden Avşarların büyük bir kesimi, İmanlı Avşarlarından, buralara hükmeden beyler de Kasım Han’ın soyundan gelmişlerdir. Avşar Türkleri, iran Türk tarihinde, bilhassa  Nadir Şah Avşar vesilesiyle, önemli bir yer teşkil etmiştir. Nadir Şah, 1736’da Avşar boyları ile Avşarlar Hanedanı’nı kurmuştur (Köprülü 1979, 28 - 38; Sümer 1972, 286 - 289). Evliya Çelebi, Avşarların Sehent ve Salmas’la birlikte umumiyetle Urmiye’de yaşadıklarını belirtmektedir. Avşarlar, XVI. yüzyılın başlarında Anadolu’dan iran’a göçüp Urmiye’den Herat’a uzanan geniş bir coğrafyada yaşamışlardır. Faruk Sümer, iran’daki büyük Avşar topluluğunun Anadolu ve  Halep’ten göç eden Avşarlarla meydana geldiğini ifade etmektedir. XIX. asır seyyahlarından Lady  Shell’e göre iran coğrafyasındaki Avşarların sayısı, Urmiye’de 7.000 evden müteşekkildir (Uzun 2002, 653 - 655).
Avşarlar; Urmiye Gölü kıyısında, Hemedan, Kirmaşah, Kaşan gibi farklı bölgelerde yaşamak  suretiyle İran’da geniş bir bölgeye yayılmışlardır. Şah İsmail, Avşar Türklerini bilhassa Horasan sınırını korumakla görevlendirmiştir. Urmiye Avşarları ise, Sünni Osmanlıya karşı iran’a hükmeden Şii sülalelerin yanında yer almış ve daha çok bu sebeple bölgedeki Kürt aşiretleriyle  sürekli mücadele hâlinde olmuşlardır. Urmiye, bugün de kesif Avşar boyunun bakiyeleriyle  doludur (Caferoğlu 1966, 127; Köprülü 1979, 317). 
COĞRAFİ KONUM VE SOSYO-EKONOMİK DURUM
Batı Azerbaycan eyaleti, İran’ın kuzeybatısında yer alır ve bu eyalet batıda Türkiye ve Irak, kuzeyde Aras nehri sınırıyla Nahçıvan’a komşudur. Urmiye, Batı Azerbaycan eyaletinin en büyük Şehirlerinden biri ve bölgenin merkezi konumundadır. Şehir, doğuda Urmiye Gölü’ne, batıda ise iran’ı Türkiye’den ayıran sınıra ve kuzeyden güneye doğru sıralanan dağlara kadar uzanmaktadır. Urmiye’nin kuzeyinde  Salmas’la kendisini ayıran Şah Bazit Afgan Dağı, güneyinde ise Uşnu Şehrinin yer aldığı Kadir Havzası bulunmaktadır. Ova ve dağlık bölgelerden müteşekkil Urmiye, doğudan batıya doğru yol alan Bazanduz, Barde Sur, Ravza ve Nazlu ırmaklarını bünyesinde
taşımaktadır. Urmiye’nin köyleri ise adeta yeşilliğe bürünmüş vaziyettedir.
Şehrin doğusunda yer alan Urmiye Gölü, dünyanın ikinci büyük tuz gölüdür ve içerdiği minerallerle dünyada büyük önem taşır. Urmiye Gölü, 5.200 kilometrekare yüz ölçüme sahiptir; ama yapılan araştırmalarda gölün günden güne küçüldüğü ifade edilmektedir.
Urmiye Türklerinin geçimş kaynakları ziraat, hayvancılık, zanaat ve ticarete dayanmaktadır. Dokumacılık ve zanaat en önde gelen geçim kaynaklarındandır (Köprülü 1979, 35; Bozkurt 2002, 317). Türklerin Urmiye’de dokudukları halıların güzelliği ve kalitesi, satranç tahtalarındaki zarafet; bunların üzerindeki harika desenler sadece Azerbaycan’da değil, komşu devletlerde de çokça takdir görmüş ve ün salmıştır. Usta ressamların elinden çıkan resimler, minyatürler, kitap ve kalemliklerin üzerindeki işlemeler de büyük beğeni toplamaktadır (Memmedova 2002, 147).
Kaynağını bol karlı dağlık bölgelerden alan Urmiye Ovası ise oldukça verimlidir. Şehir, Urmiye  Gölü’nün ve verimli ovanın batısında kurulmuĢtur. Urmiye Ovası’nın ziraat ve hayvancılığa oldukça elverişli olmasından dolayı, bölgede tarım hayli gelişmiş durumdadır. Urmiye’nin bilhassa meyveleri ve kaliteli tütünü çok meşhurdur. Kuru üzüm ticareti, bölgenin ekonomisinde büyük önem taşımaktadır. Günümüzde Urmiye’nin Türkiye ile bağlantısı, Yüksekova üzerinden  Esendere-Sero sınır kapısından geçen yolla sağlanmaktadır (Gürsoy 1984, 89).
Kaçarlılar zamanında bir bütün hâlinde idare edilen Azerbaycan, Meşrûtî inkılâptan sonar iran’ın dört eyalet ve on iki vilayete taksiminden sonra dört eyaletten biri hâline getirilmiştir. 1937’de  alınan bir kararla Azerbaycan, iki il hâlinde yeniden teşkilatlandırılmıştır. Rusların II. Dünya Harbi’nde Azerbaycan’a hücumuyla, Demokrat Fırkası kurulmuş ve bütün Azerbaycan tek bir parça hâlinde idare edilecek duruma getirilmiĢtir. Zikredilen bu idarî yapı 1958 yılına kadar devam etmiş, bu tarihten sonra tekrar Şarkî ve Garbî olmak üzere ikiye bölünmüştür.
Urmiye, Batı  Azerbaycan eyaletinin merkezi konumundadır. Ayrıca Batı  Azerbaycan eyaletine bağlı diğer önemli Şehirler olarak Hoy, Makü, Salmas, Uşnu, Miyandap, Tikantepe, Mahabad,  Sayınkala ve Sulduz Şehirleri gösterilebilir.Urmiye  Şehrinin adı, 1932-1980 yılları arasında Rızaiye olmuştur.
Urmiye’nin demografik yapısına bakıldığında bölgede Türklerle birlikte,Yahudiler, Hristiyanlar (Nasturi, Süryani, Ortodoks, Katolik, Protestan), Ermeniler ve Kürtlerin de yaşamakta olduğu görülmektedir (Minorsky 1984, 63). 1900’lü yıllarda Şehirdeki Hristiyanların oranı, Şehrin toplam nüfusuna göre % 45 civarlarındadır. Fakat Rusların 1918’de bölgeden çekilmesinden sonra, Hristiyanların büyük bir kesimi bölgeden göç etmiştir. Tebriz’e yerleşen bakiyeleri ise sonradan  iran Hükümeti tarafından sınır dışı edilmiştir (Gürsoy 1984, 89). iran’daki etnik topluluklarla ilgili
sağlıklı bilgilerin elde mevcut olmaması, konunun değerlendirilmesinin önündeki en büyük engel olarak durmaktadır. Yıllardan beri nüfus sayımlarında etniklik söz konusu olmamış, sayımlar eyaletlere göre düzenlenmiştir. Güvenilir ve resmî istatistiklerin bulunmayışı, tabiatıyla incelemeye ve objektif değerlendirmelere tam olarak imkân vermemektedir (Güneyli 2002, 125).  Bununla birlikte iran Millî istatistik Merkezi'nin 2006 yılındaki verilerine göre Batı Azerbaycan  eyaletinin nüfusu 2.873.459, Urmiye Şehrinin nüfusu ise 583.255 olarak görülmektedir.1
Netice itibarıyla Azerbaycan’ın batı bölgelerinin merkezi konumundaki Urmiye’nin, uzun tarihî serüveninde olduğu gibi günümüzde de Türk dili ve tarihi için büyük önem arz ettiğini ifade etmek mümkündür.
1 http://www.sci.org.ir/portal/faces/public/sci/sci.negahbeiran/sci.Population
KAYNAKLAR
BOZKURT, F.; Türklerin Dili, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, (2002).
CAFEROĞLU, A.; iran Türkleri, Türk Kültürü, S. 50, s. 125 - 134, Ankara, (1966). 
G KDAĞ, B. A.; Salmas A zı. Güney Azerbaycan Türkçesi zerine Bir inceleme, Karam Yayınları, Çorum, (2006).
G NEYLĠ, Y.; Ġran’da  Etnik Bölgeler Arasında Sosyo-Ekonomik Eşitsizlik, Kök Araştırmalar, s. 123-150, Ankara, (2002).
G RSOY, C. R.; Urmiye, Türk Ansiklopedisi XXXIII, Milli Eğitim Basımevi, Ankara, (1984), s. 88-89.
HEYET, C.; Azerbaycan’ın Türkleşmesi ve Azeri Türkçesinin Teşekkülü, Yeni Türkiye (Türk Dünyası zel Sayısı. II.), Yıl 3, S. 16, Ankara, (1997), s.1645-1650.
K PR L , M. F.; Avşarlar, slam Ansiklopedisi  C. 2,MEB  Yayınları, İstanbul, (1979), s. 28-38.
MELeKZADE, T.; Tarihçe-i Darün-nişat-ı Urmiye, Urmiye, (2009).
MEMMEDOVA, G. N.; Urmiye Hanlığı, Türkler C. 7, (Editörler: Güzel, H. C., Çiçek,
K., Koca, S.), Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, (2002), s. 133-148.
MĠNORSKY, V.; Urmiye, slam Ansiklopedisi XIII, MEB Yayınları, Ankara, (1984), s. 59-65.
S MER, F.; O uzlar, Ankara  niversitesi Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Yayınları,Ankara, (1972).
UZUN, E.; iran Avşarları, Türkler C. 20, (Editörler: Güzel, H. C., Çiçek, K., Koca, S.),Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, (2002), s. 652-657.
http://www.sci.org.ir/portal/faces/public/sci/sci.negahbeiran/sci.Population
Kaynak

۳/۲۸/۱۳۹۰

Azerbaycan Millî Hükümeti’nin Kuruluşu ve Dil Politikası

M. Rıza HEYET 
Özet:
1945 yılında Güney Azerbaycan’da kurulan ve 1946 yılına kadar hayatını sürdüren “Azerbaycan Milli Hükümeti” dönemi, özellikle Dilsel ve  sosyo-kültürel açıdan Güney Azerbaycan Türkleri için hayatî bir öneme sahiptir. 1925 yılında siyasî iktidar mücadelesinde yenilgiye uğrayan  İran Türkleri, Dil yasağını da beraberinde getiren ciddî bir Farslaştırma sürecine girmiş oldu.15 yıldan uzun süren bu süreç,1945 yılında başta Seyit Cafer Pişeverî olmak üzere, Azerbaycan politikacıları ve aydınlarının kurmuş Olduğu “Azerbaycan Millî Hükümeti” ile geçici olarak son buldu. Yaklaşık bir Yıl süren bu inişli yokuşlu dönemde,“Milli  Hükümet”in asimilasyon politikalarının izlerini silmeye ve Güney Azerbaycan Türklüğüne yeni millî kimlik bilinci aşılamaya yönelik izlediği politika dikkat çekicidir. Azerbaycan Millî Hükümeti’nin Türk Dili politikası, Türkçeye millî  Dil statüsü kazandırdı.Türkçe Azerbaycan’ın resmî dili oldu. Türkçenin işlevselliği; okulları, mahkemeleri ve tüm resmî organları kapsayacak şekilde genişlenirken, Azerbaycan’daki diğer azınlık dillerinin korunmasına ve öğretimine de olanak sağlandı. Onlarca Türkçe gazete ve dergi yayınlanmaya başladı. Bir yılın içinde yayınlanan Türkçe kitapların sayısı yüzü geçti. Türk dilinde tiyatro ve Azerbaycan  müziği, Millî Hükümet tarafından resmen desteklendi. Azerbaycan şairler ve yazarlar cemiyeti kuruldu ve iki Azerbaycan arasındaki kültürel ilişkiler genişledi. Fakat 1946 yılında Azerbaycan Millî Hükümeti’nin yıkılması  ve Azerbaycan’ın tekrar Pehlevî hakimiyetine tabi olması ile  daha uzun süreyi kapsayan ikinci  Farslaştırma süreci başlamış oldu.

Summary
The Persianalization assimilation process directed    toward Turks who had been defeated in the struggle for political power in Iran in 1925 ended for a while when the Azerbaijan National Government came into power in 1945. At that time, Turkish became the official national language in Azerbaijan. The second period of assimilation started in 1946 after the Azerbaijan National government fell and Pahlavi Regim took     control of the country and cosequently Azerbaijan.
Azerbaycan Millî Hükümeti’nin Kuruluşu
1941-1945 yıllarını Pehlevî dönemi çerçevesinde ele almak doğru olmadığı gibi, 1945’te kurulan Azerbaycan Millî Hükümeti döneminden ayırmak da doğru değildir. Çünkü bilindiği üzere,  AMH’nin kültürel ve  toplumsal temeli aslında bu yıllarda  atılmıştır. Dolayısıyla çalışmamızda  1941-1946 yılları, Azerbaycan Millî Hükümeti Dönemi başlığı altında incelenecektir.
1941 yılında İran’ın Müteffikler tarafından işgal edilmesiyle 1. Pehlevî dönemi de son bulmuş oldu. Almanlarla sıkı işbirliği içinde olan 1. Pehlevî hükümeti hiçbir direniş göstermeden işgalcılara teslim oldu ve  ülkeyi 20 yıl diktatörlükle yöneten Rıza Şah yurt dışına sürgün edildi  (Mecidi 2003:  216).  Merkezî hükümetin zayıflamasından ve Sovyet ordusunun işgalinden dolayı Kuzeyli soydaşlarıyla tekrar görüşme ve  işbirliği yapabilme imkânından Faydalanan Güney Azerbaycan aydınları  hiç  gecikmeden Rıza Şahın Türklüğe ve Azerbaycan’a karşı baskıcı  ve ayrımcı politikasının  izlerini silmek ve geçmişteki haksızlıları telâfi etmek amacıyla  Türkçe kitap  ve gazete yayınlamaya başladılar. Tabii ki, Rıza Şah döneminde yetişen, devletin resmî propagandalarının etkisiyle en azından zihinsel olarak öz benliğini unutan bir kuşağa kısa bir zaman  diliminde Türklük ve Azerbaycanlılık bilinci kazandırmak oldukça zor bir  işti. Önce gönüllü, daha sonra ise zorunlu olarak asimilasyona maruz kalan Güney Azerbaycan halkı için Türkçe konuşma aracı olmaktan başka bir şey ifade etmiyordu.  Azerbaycan ekonomik olarak zayıf  durumdaydı. Bir  yandan Rıza Şahın politikaları sonucunda eski ekonomik, siyasî ve kültürel gücünü kaybederek gerileme süreci içinde  yaşayan Güney Azerbaycan, diğer  yandan da 2.  Dünya Savaşının ve  işgalcı  Sovyet ordusunun beraberinde getirdiği sıkıntılara katlanmak zorunda kaldı (Muradi 2003: 310-315). Böyle bir durumda Azerbaycan’ı  Fars şovenizminin getirdiği faciadan kurtarıp onun millî değerlerine  sâhip çıkmasını sağlamak isteyen aydınların Sovyet rejiminin desteğinden yararlanarak faaliyet yapmalarından başka çareleri  kalmamıştı. Meseleye farklı bir açıdan bakıldığında, Güney Azerbaycan aydınlarının Sovyet ordusunun orayı terk etmesini bekleyip ondan sonra faaliyete başlaması gibi bir şansı söz konusu değildi. Bu gelişmeler ister istemez Azerbaycan aydınlarının büyük bir kısmının Sosyalizme  yönelmesinde etkili olmuştur. Durum o kadar karışıktı ki kimin milliyetçi,  kimin komünist olduğunu söylemek mümkün değildi.  Fakat, görünen Şu ki  Güney Azerbaycan aydınları tarihte ilk kez olarak Türkçenin resmîleştirilmesi ve korunması için harekete geçmişlerdi.
Rıza  Şahın  hâkimiyetten  düşürülmesinden sonra birçok siyasî  parti  gibi  Komünist  Tûde Partisi de faaliyete başladı. Gelecekte Azerbaycan Millî Hükümetinin başbakanı sıfatıyla da göreceğimiz C. Pişeveri Tûde Partisinin kuruluşunda önemli rol oynadı. Pişeveri 1943 yılında 14. İran Meclis seçimlerine katılarak Tebriz’de 12 aday arasından 2. olarak seçilmişti. Fakat, Meclisteki  gelişmeler Pişeveri’nin güven oyu alamamasıyla  sonuçlanınca Pişeveri Tûde Partisinden onu desteklemediği gerekçesiyle ayrılmak zorunda kaldı. Daha  önce  Tahran’da Ajir gazetesini yayınlayan Pişeveri, 1945’te Tebriz’e giderek Sovyet rejiminin desteğiyle Azerbaycan Demokrat Fırkası’nı kurmayı  başardı. O,  3 Eylül  1945’te  yayınladığı bir beyanatla  Azerbaycan  Demokrat  Fırkasının kuruluşunu resmen açıkladı. Tûde Partisinin Azerbaycan kolu, merkez komitesinden habersiz Azerbaycan Demokrat  Fırkası’yla  birleşti. 1941 yılından itibaren Azerbaycan Cemiyeti’nin  organı olarak çıkan Azerbaycan gazetesi ADF’nın resmî organına çevrildi (Fawcett 1994: 55).
Azerbaycan Demokrat Fırkası, Azerbaycan Komünistleri ve Tûde Partisinin merkezî komitesi arasındaki ihtilâflar giderek artmaktaydı. Bu problemlerin en önemlilerinden biri de dil meselesiydi. 1941’de Ahgeri, Hilal Nâsiri, Rahimi, Merzban, Çavuşi, Şebüsteri ve Şems gibi Azerbaycanlılar tarafından Tebriz’de kurulan Azerbaycan Cemiyeti ve onun hemen ardından Pâdgan, Velâyi, Gâderi, Elmdust, Mizani, Nankerâni, Hambarsuniyan ve Hacızade tarafından Kurulan  Azerbaycan  Zehmetkeşleri Teşkilatı ciddî  bir şekilde Eyalet ve Vilayet Encümenlerinin    Yeniden oluşturulması gerektiği fikrini savunuyorlardı.  Azerbaycan Cemiyeti’nin organı olarak çıkan  Azerbaycan gazetesi ilk sayılarından itibaren (1941) dil meselesini ele alarak şöyle yazıyordu:
...Azerbaycanlı, Fars dilli değil  ve  hiçbir zaman da  olmamıştır. Artık  devletin bunu kabul etmesi gerekir. Bizim resmî  ve ana dilimiz  Azerbaycan Dilidir. Biz bütün gücümüzle ana dilimizin kullanımının  okullarda  ve devlet dairelerinde genişletilmesine çalışacağız. Bizim  dilimizi  yok etmeğe çalışanlar fikirlerini değiştirmek zorundadır (Muradi 2003: 326).
Tûde Partisinin ilk eyalet kongresindeki Azerbaycanlı katılımcılar Türkçenin Azerbaycan’da ikinci resmî dil olması arzusunda bulunmuşlardır. Bu partinin Tahran’da düzenlenen ikinci kurultayında  ise Azerbaycan’dan katılan Ahmet Hüseyni adlı birisinin Farsça konuşma  yapmaktan imtina etmesi üzerine kurultay başkanı mütercim çağırmak zorunda kalmıştı (Muradi 2003: 327). Fakat, Tûde Partisi bu konuda çok farklı düşünüyordu. Aslında bu partinin dil  konusundaki politikası  Pehlevî  rejiminin dil politikasıyla örtüşmekteydi. Partinin önde gelen  şahsiyetlerinden ve aslen Türk olan Taki Erâni güçlü merkezî bir devletin  taraftarı olarak azınlıkların dillerinin yok edilmesi gerektiğini savunmaktaydı. Azerbaycan’ı İran’ın ölüm ve kalım meselesi olarak nitelendiren T. Erâni’ye göre,  Azerbaycanlılar Moğolların devamlı saldırıları sonucunda unuttukları Farsçayı tekrar öğrenmek istiyorlar (Fawcett 1994: 71).
Azerbaycan Demokrat Fırkası’nın kurucusu C. Pişeveri ise Azerbaycan gazetesinde şöyle yazıyordu:
 ...Bizim dilimize ihanet eden ve onun zorla dayatıldığını söyleyenler  bizim yeminli düşmanlarımızdır. Geçen asırlarda Azerbaycan Düşmanları bizim  güzel dilimizi susturmaya ve yok etmeğe çalıştılar. Fakat, onlar yenildiler ve bizim dilimiz hayatına devam  etti. Tahran’ın aydınları bunu bilmelidir ki  “Azerî”(Türk Dili)  basit bir lehçe değil, halkın içinde derin kökleri  olan temiz bir dildir... (Muradi 2003: 332).
Azerbaycan Demokrat Fırkası’nın ilk beyânnamesinde İran sınırları çerçevesinde Azerbaycan’ın özerkliği, Eyalet ve Vilâyet Encümenlerinin tesisi, Türkçenin ilk okullarda eğitimi ve üçüncü sınıftan sonra Farsçanın da  Türkçe ile birlikte okutulması, millî  üniversitenin tesisi, sanayi ve fabrikaların genişletilmesi, işsizlikle mücadele, ticaretin genişletilmesi,  ihracat  amacıyla ticarî  yolların yapılanması, Azerbaycan kentlerinin bayındırlığı, çiftçilerin ihtiyaçlarının karşılanması, bazı yasa dışı vergilerin ortadan kaldırılması, halka okuma yazma öğretilmesi, İran Millî  Meclisindeki Azerbaycanlı millet vekillerinin sayısının 20 kişiden  toplam  millet  vekilleri sayısının üçte birine yükseltilmesi, alınan  vergilerin  yarısının  Azerbaycan’a tahsis edilmesi gibi çok önemli hedefler ve  talepler yer almaktaydı (Muradi 2003: 332).
Azerbaycan Demokrat Fırkası’nın (ADF) bu bildirisi Tahran’da büyük yankı buldu. 14. Meclisin bazı vekilleri bu fırkanın kuruluşunu anayasaya  aykırı bulup Fırka kurucularının tutuklanmasını talep ettiler. Merkezî  hükümet ise hemen Azerbaycan’a vali gönderme kararı aldı. Önce  Farruh adlı birisini seçen merkezî hükümet, Demokrat Fırkası’nın itirazı  üzere Ahmet Bayat’ı gönderdi. Bayat’ın Azerbaycan’a gitmesi hiçbir şeyi değiştirmedi. Azerbaycan Demokrat Fırkası temsilcileriyle merkezî hükümet temsilcileri arasındaki ilk müzekere sonuca varmadan sona  erdi ve Bayat Tahran’a dönmek zorunda kaldı. Tahran’da  müzakerelerden sonuç alamayan  ADF ise Azerbaycan Halk Kurultayında  Azerbaycan Millî Meclisinin tesisine karar verdi. Kurucular meclisi kurultayın sonunda hazırladığı bildiriyi Mehmet Rıza Pehlevî, Millî Şura  Meclisi ve Dışişleri Bakanlığına gönderdi. Bildiride Azerbaycan’ın özerkliği vurgulanarak onun İran’dan ayrılmayacağı, başka bir ülkeye  ilhak edilmeyeceği de belirtilmişti. Bildiriye göre, Azerbaycan halkı  Meşrutiyet anayasasındaki eyalet encümeni yasasını biraz genişleterek millî hükümet kurmayı amaçlamıştı. Millî Meclis seçimleri yapılıp millî  hükümet  kuruluncaya  kadar 39 kişiden oluşan “Millî  Heyet” adlı  bir  grup,  alınan kararları hayata geçirmekle görevlendirildi. Bildiride  Türkçenin bütün okullarda zorunlu olarak okutulması görevi de Millî  Heyet’e verilmiş, onu engellemeye çalışanlar ise Azerbaycan halkının düşmanı olarak belirtilmişti (Muradi 2003: 345-347).
Azerbaycan Millî Meclisinin ilk toplantısında gizli oylamayla M. Ali Şebüsteri Meclis başkanlığına seçildi. Millî Meclis aynı zamnda Cafer Pişeveri’yi başbakan olarak ilân etti ve diğer bakanların da onun  tarafından aynı günde atanması istendi. Atamalara göre, Dr.Selamullah  Cavid İçişleri bakanı, Cafer Kavyani Halk Orduları bakanı, Dr. Mehtaş  Ziraat bakanı, Mehmet Biriya Maarif bakanı, Dr. Hüseyin Orengi Sağlık bakanı, Gulamrıza İlhami Maliye  bakanı, Yusuf Azîma  Adliye bakanı,  Kebiri  Yol-Posta-Telgraf-Telefon bakanı, Rıza Resûli Ticaret ve Ekonomi  bakanı olarak seçildi. Çalışma bakanlığını geçici olarak C.Pişeveri kendisi  üstlendi  (Muradi 2003:  369).  Dışişleri  bakanlığının olmaması Azerbaycan’ı İran’dan ayırmak istemediklerinin göstergesiydi. AMH bir  yandan merkezî hükümetle müzakerelere devam ederken, diğer yandanda  Azerbaycan’daki  köklü refomlar gerçekleştiriyordu. Toplam 11 ay devam Azerbaycan Millî Hükümeti döneminde Azerbaycan Türkçesi Azerbaycan’ın resmî dili olarak okullarda okutulmaya  başladı. İlk okullar  için Ana Dili adlı altı ciltlik ders kitaplarının yanı sıra Ekâbir Üçün Ders Kitabı (64 sayfa), Coğrafya, 5. İbtidai Kilas Üçün (114 sayfa),  Muxteser Dünya Tarixi, 5. İbtidai Kilas Üçün (64 sayfa),Veten Dili: Edebî Qerâet Kitabı, 6. İbtidai Kilas Üçün (300 sayfa), Veten Dili: Edebî Qerâet Kitabı,  1.-6. İbtidai  Kilas Üçün (sırayla  82,  87,  112,  183,  244,  300  sayfa) gibi Türkçe ders kitapları yayınlandı. Tebriz Üniversitesi tesis  edildi. Tebriz radyosu kurularak Türkçe yayın yapmaya  başladı. Azerbaycan Demokrat Fırkasının organı olarak neşrini devam ettiren Azerbaycan gazetesinde siyasî, edebî ve toplumsal yazılar yer aldı. Gazetede Azerbaycan’daki gelişmelele  birlikte, Azerbaycan halkının  zengin dili, edebiyatı ve muhteşem tarihiyle ilgili bilgi verilerek, millî şuurun  uyandırılmasına çalışılıyordu. Güney ve Kuzey Azerbaycan şair ve yazarları uzun bir ayrılıktan sonra tekrar bir araya gelerek“Şairler  Meclisi”  adı altında Güney Azerbaycan Yazarlar Birliğini kurdular. Sâhir,  Sehend, Balaş Azeroğlu, Medine Gülgün,H. Bulûri, Yahya Şeyda ve birçok ünlü şair ilk Türkçe şiirlerini orada okudular. Bu toplantılarda okunan şiirler toplanarak 1945’te “Şairler Meclisi” adlı 80’den fazla şairin şiirini içeren bir antoloji şeklinde yayınlandı. O zamana kadar daha çok hiciv şiirler yazan Ali Fıtret, M.Biriya,  H.Sahhaf ve Mahzun gibi  şairler artık millî  ve toplumsal  konularda  şiirler yazmaya  başladılar. Uzun yıllar  yasaklı  ve sıkıntılı  bir ortamda yaşadığından dolayı  Farsça şiir yazan Habip Sâhir’in Türkçe şiir yazması için güzel bir ortam yaratılmıştı. Kısa hayatına rağmen, Güney Azerbaycan’da eşi benzeri görülmemiş  hizmetler yapan, büyük hayalleri gerçekleştiren Azerbaycan Millî Hükümeti köylerde 2000’den fazla, kentlerde ise 500’e yakın ilk ve orta okul tesis etti. Azerbaycan ziraat sisteminde önemli değişiklikler yapıldı. Onlarca Türkçe gazete ve kitap yayınlanmaya başladı. Azerbaycan tiyatrosu oluşturuldu. Settar Han ve Bagır Han’ın heykelleri yaptırılarak Tebriz’in önemli yerlerine konuldu. C.Pişeveri’nin bizzat denetimiyle  caddeler asfalt edildi. Bir devletin belki 10 yılda yapabileceği reformlar halkın iradesiyle ve AMH tarafından 11 ayda hayata geçirildi (Heyet 2001: 264; Bayramzade 1989:  47;  Gökdağ 2004:  53)  ve en önemlisi  yıllarca  yasaklanan  Azerbaycan Türkçesi resmî devlet dili statüsüne kadar yükseldi.  Azerbaycan devlet bütçesi onaylanırken  maarif ve  kültür için ayrılan 6020120 tümene 1 başbakan Pişeveri’nin önerisiyle 4 milyon tümenin ilave edilmesi AMH’nin Azerbaycan Türk kültürüne  verdiği  önemi  göstermektedir. Millî  Hükümet  bu bütçeden  Azerbaycan Üniversitesinin tesisi için de yararlanmıştır. Tebriz  Üniversitesi rektörü Nusretullah Cahanşahlu Afşar, hatıralarında şöyle yazıyor: 
“Eylül ayında sınav yoluyla bir grup öğrenciyi kabul ettik. Üniversitede öğrencilere yemek ve     başka şehirlerden gelenlere yurt verildi. Yurtlarda yerleştirilemeyenlere ise ev kiralamaları  için para tahsis edildi. Üniversitenin yeni açılmış kütüphanesine satın alınan veya hediye  edilen kitaplar öğrencilerin hizmetine sunuldu.” Ayrıca, 1945-1947 eğitim yılları için    toplam 200 öğrencinin üniversiteye girmiş olduğu da bilinmektedir (Rahimli 2003: 96).
AMH nihayet 1946 yılında Moskova’nın desteğini çekmesi ve Tahran  ordusunun Güney Azerbaycan’a saldırısıyla düşürüldü. Hükümet başkanlarının çoğu Kuzey Azerbaycan’a sığınmak zorunda kalarak ciddî  bir direniş göstermeden Tebriz’i terk ettiler. Tahran ordusu AMH’nin taraftarlarını acımadan öldürdü. O sürede çıkan Türkçe kitap ve  gazeteler evlerden toplatılarak meydanlarda yakıldı; Azerbaycan’ın maneviyatı bir kez daha ayaklar altında ezildi ve Türkçe  yeniden  yasaklandı.(Muradi 2003: 457-461)
Azerbaycan’ın ünlü şairi Samet Vurgun “Yandırılan Kitaplar” adıyla Paris’te uluslar arası Barış Kurultayında (1952) okuduğu itiraz şiirinde şu olayı  güzel bir Biçimde dünya kamu oyuna anlatmaya çalışmıştır:
...Cellad, menim dilimdedir bayatılar, qoşmalar,
Dé, onları héç duydu mu senin o daş üreyin?
Her geraylı perdesinde min ananın qelbi var.
Her şikestem övladıdır bir müqeddes dileyin,
Dé onları héç duydu mu senin o daş üreyin?
***
Tebietin ana qelbi qul doğmamış insanı,
Her üreyin öz dünyası bir seadet arzular,
Qanlar ile yazılmışdır her azadlıq destanı,
Tebietin ana qelbi qul doğmamış insanı (Heyet 2001: 266-268).
Azerbaycan Millî Hükümetinin Türk Dili Politikası
Azerbaycan Demokrat Fırkası kurulduğu ilk günden itibaren Türkçenin Azerbaycan’da resmîleştirilmesi gerektiği konusunda açıklamalarda  bulunmuştur. Bu partiyi İran’daki diğer partilerden, hatta Sovyetlerin desteğiyle kurulmuş Komünist Tûde Partisinden farklı kılan en 1 Tümen ve Riyal İran’ın para birimleridir önemli özellik de bu olsa gerek. Azerbaycan Demokrat Fırkası’nın kurucusu ve  Azerbaycan Millî  Hükümetinin başbakanı C.Pişeveri’ye göre, Türk Dili  (o Azerbaycan dili  diyor) Azerbaycanlılar için ölüm ve kalım meselesidir. Dolayısıyla, Azerbaycan Millî Hükümeti’nin aldığı ilk kararlardan biri de Türkçenin  Azerbaycan’ın resmî devlet Dili olarak ilân edilmesi olmuştur. Bu mesele  yeni  kurulmuş hükümet için o kadar önem taşımaktaydı ki, 26 Aralık 1946’da, yâni Azerbaycan Millî Hükümeti’nin kurulduğu tarihten tam 25 gün sonra dille ilgili 10 maddeli bir yasa yürürlüğe girmiştir. Maddeler şöyledir:
Azerbaycan Millî Hükümeti’nin Dille İlgili Kararları
26 Aralık 1946’da, yâni Azerbaycan Millî Hükümeti’nin kurulduğu tarihten tam 25 gün sonra dille ilgili yürürlüğe konan 10 maddelik bir yasa şöyledir:
Halkın devlet kurumlarıyla daha yakın ilişkide olabilmesi, halkın ihtiyaçlarının daha kolay tespit edilmesi ve dilimizin ve millî  kültürümüzün gelişiminin sağlanması  amacıyla  Azerbaycan Millî Hükümeti 16 Déy 1324 (26 Aralık 1946) tarihinde aşağıdaki kararları onaylamıştır:
1. Bugünden itibaren Azerbaycan Dili 2 Azerbaycan’ın resmî devlet dili ilân edilmiştir. Devlet kararları, resmî bildiriler, halk Ordularına verilen emirler ve yasa tasarıları kesinlikle Azerbaycan dilinde yazılmalıdır.
2.  Bütün kurumlarda (devlet, özel, ticarî  ve sosyal) Azerbaycan dilinin kullanılması zorunludur. Bu dilde yazılamayan defterler ve belgeler resmiyet taşımayacaktır.
3.  Mahkemelerdeki  bütün işlemler Azerbaycan diliyle  yapılacak,  bu dili  bilmeyenler için tercüman verilecektir.
4. Bütün Azerbaycan daireleri, kurumları ve bakanlıkları arasındaki mektuplaşmalar Azerbaycan dilinde olmalıdır.
5. Toplantı ve kurultaylardaki konuşmalar ve müzakereler Azerbaycan dilinde yapılmalıdır.
6. Devlet dairelerinde çalışan ve başka dilde konuşan yabancılar, Azerbaycan dilinde yazma, okuma ve konuşmayı öğrenmek zorundalar.
7.  Başka bir dilde okuma yazması olan devlet memurları için Maarif  Bakanlığı tarafından ilgili kurumlarda dil kursları açılacaktır. Bu kişilerin çalışma mesaisinden bir saat azaltılacaktır.
8. Azerbaycan’da yaşamakta olan diğer etnikler işlerini kendi dillerinde yapma hakkına sâhipler. Fakat, yazılar ve resmî bildirilerde kendi dillerinin yanı sıra, resmî devlet dili olarak  Azerbaycan dilini de kullanmalıdırlar.
9.  Azerbaycan’da yaşayan etnik azınlıklar, kendi okullarında kendi dillerinde Eğitim alabilirler. Fakat, bu okullarda da Azerbaycan dilinin okutulması zorunludur.
10.  Azerbaycan Millî Hükümeti, Azerbaycan dilinin okullarda eğitimiyle  ilgili  kararları onaylamıştır.
Okul öğretmenlerinin de millî dilde eğitimi kendilerine millî görev bilmeleri gerekir.
Pişeveri-Azerbaycan Millî Devletinin Başbakanı (Azerbaycan, sayı 96) 
Bu maddelerin hazırlanmasında Azerbaycan Maarif Bakanlığının kararları esas alınmıştır. 12 Aralık 1945’te  Azerbaycan Millî  Kurultayında alınan ve Azerbaycan Maarif Bakanlığı tarafından açıklanan bu kararlar şöyledir:
1. Bütün millî ve devlet okullarında Azerbaycan dilinin öğretimi için gereken hazırlıklar yapılsın.
2. Birinci maddenin uygulanması ve gereken millî ders kitaplarının hazırlanmsı için Azerbaycan Maarif Bakanlığının nezdinde “Ders Kitapları” bölümü açılsın. 
3. Ders kitaplarını hazırlayan heyet üyeleri erdemli ve deneyimli öğretmenlerden oluşsun.
4.  Bu heyet Azerbaycan dilinde  yazılan bütün ders  kitaplarını  inceledikten sonra  sonucu Maarif Bakanlığına bildirsin.
5.  “Ders  Kitapları”  bölümü;  edebiyat, tarih, matematik, fizik,  coğrafya  ve  diğer alanlarda  kitap hazırlasın. 
6. “Ders Kitapları” bölümüne deneyimli ve erdemli bir şahıs müdür seçilsin.
7.  “Ders  Kitapları”  bölümü  beş  gün içinde programı ve gereken bütçeyi  belirleyip, onaylanması  için Maarif Bakanlığına teslim etsin.
8.  “Ders  Kitapları”  bölümü  yetkilileri  bir ay  içinde  1.-4.  sınıflar için bütün ilmî  ve  teknik  kitapları hazırlayıp yayınlatsın.
9.  Bütün millî  ve  devlet okulları müdürlerine emir verilmiştir ki,  ders  kitapları  yayınlandığı  andan itibaren, her sınıfa özgü dersliklerden yararlanarak anadilinde eğitime başlatılsın. 
10.  Bütün müdürler,  öğretmenler, maarif  memurları ve kültürsever  insanlar millî  dil  ve  kültürümüzün gelişmesinin temelini oluşturan yukarıdaki maddelerin uygulanmsı için harekete geçmelidirler. Azerbaycan Maarif Bakanı M. Biriya (Azerbaycan gazetesi, sayı 84). Azerbaycan Millî Hükümetinin en önemli faaliyetlerinden biri de Tebriz’de Azerbaycan Devlet Üniversitesinin tesisiydi. Azerbaycan Devlet Üniversitesi  başlangıçta tıp, ziraat ve pedagoji  fakülteleriyle işe  başlamıştır. Pedagoji  Fakültesi  tarih,  dil ve edebiyat, felsefe, hukuk,  fizik-matemetik ve  tabii bölümlerinden oluşmaktaydı. Hükümet, Maarif bakanlığını  hoca seçilmesi  ve Türkçe kitap hazırlanması ile görevlendirmişti (Azeri dergisi,sayı 1, sonbahar 2003:46)
Azerbaycan Millî Hükümeti DönemindeTürkçe Basın: Gazete ve Dergiler  Rıza Şahın devrilmesinin ardından meydana gelen özgürlük sonucunda Güney Azerbaycan’da da onlarca  gazete çıkmaya başladı. 1941-1946’da  Güney Azerbaycan’da yayınlanan 36 gazeteden yaklaşık 15’i Türkçe veya  Türkçe-Farsça  olmuştur. Farsça  gazeteler de dâhil  toplam  26 gazete  Azerbaycan Demokrat Fırkası, Millî Hükümet, Azerbaycan’ın  özerkliği  ve  millî  şahsiyetlerin tanıtımı gibi konuları ele almıştır (Mecidi 2003:217).
Azerbaycan Gazetesi
Dönemin en önemli gazetesi olan Azerbaycan,1945 yılına kadar Azerbaycan Cemiyeti’nin, 1945’ten  1946 yılına  kadar ise Azerbaycan Demokrat  Fırkası’nın organı olarak Tebriz’de yayınlanmıştır (Bkz. Ek 11). Azerbaycan-ı Demokrat adıyla çıktığı birinci dönemden itibaren dil meselesi ve Azerbaycan’ın halkın iradesiyle  yönetilmesi  gerektiği;  merkezî hükümet, Amerika  ve  İngiltere’nin ülkedeki politikalarının eleştirilmesi; İran’da ve Güney Azerbaycan’da demokratik bir hükümete destek verilmesi  gibi  konular  yer  almaktadır.  Gazetenin birinci yayın döneminin müdürlüğünü A. Şebüsteri ve başyazarlığını İsmail Şems  yapmıştır. Bu dönemde gazete haftada iki kez yayınlanmıştır  (Rüstemova 1993:  7;  Mecidi 2003:  31). M.  Mecidi gazetenin ilk döneminin sadece Farsça çıktığını yazarken, V. Mustafayev onun Türk ve  Fars  dillerinde çıkmış olduğunu belirtmektedir. Azerbaycan gazetesinin Türk diline yönelik olumlu tutumu, onun ilk dönemde de iki dilde çıkmış olduğu ihtimalini güçlendirmektedir. Nitekim, gazetenin 24 Azer 1320 (1941) tarihli sayısında dil meselesi üzerine şöyle bir yazı yayınlanmıştır:  ...Her bir millet kendi millî dilini, âdet-ananelerini korumalı, kendi işleri ve gelişimiyle bağlı meseleleri kendisi idare etmelidir. Başka milletlerin onun diline ve diğer işlerine karışması yasadışı ve özgürlüğe aykırıdır. Biz ilân ediyoruz ki, kendi dili, milleti ve geleneği olan Azerbaycan, ana dilini kullanma, bu dilde okullarda eğitim alma ve kitap yayınlama hakkına sâhiptir (Mustafayev 2000: 113). 
 Azerbaycan Gazetesi (1945)
Gazete aynı zamanda Azerbaycanlıların bağımsız bir millet olduğu, “İran  milleti”  teriminin ise  doğru olmadığı  fikrini  savunmaktadır. Gazete  yazarlarına  göre, “millet,  duygu,  dil, gelenek ve arazî birliğine sâhip olan halka denir.” Bu özellikler Azerbaycan’da olduğu hâlde, İran’da  yoktur.  Çünkü İran çokmilletli bir ülkedir. Dolayısıyla da hiçbir dil İran bağımsızlığının simgesi olamaz (Mustafayev 2000: 110-111).
Azerbaycan Demokrat Fırkası’ndan sonra bu partinin resmî organına çevrilen Azerbaycan gazetesi, ikinci dönemine yine Ali Şebüsteri’nin  müdürlüğüyle başlar. 30.-97. sayılar yayın kurulu, 98.-151.  sayılar  Ahmet  Mûsevi,  152.-246.  sayılar Fethi Huşkenâbi  ve  247.-288. sayılar  ise  İsmail  Şems’in  başyazarlığında  yayınlanır.  Gazetenin bu dönemdeki  dili  esasen Türkçedir.  Baş  yazıların  büyük bir  kısmını  ‘P’  imzasıyla  C.  Pişeveri  ve  ‘C’  imzasıyla Selamullah Cavid yazmıştır. (Azerbaycan gazetesi, S. 11: 1-2) Gazetenin 2. döneminin birinci sayısındaki  “Fırkamız İşe Başladı”  adlı  başyazısı  imzasızdır. Başyazıda  Azerbaycan Demokrat Fırkası’nın resmen faaliyete  başlaması belirtilirken bu fırkanın İran’ın bağımsızlığına inandıkları hâlde Azerbaycan halkının mukadderatının kendisi tarafından tayin edilmesi  gerektiği de yazılmaktadır. Aynı sayıda “Rûznamemizin Dili”  unvanı  altında Türkçenin son derece zengin bir dil olduğu ve halkın kanında ve  yüreğinde  kök saldığı yazıldıktan  sonra  gazetenin  bu dile daha çok önem vereceği  belirtilmiştir. Yazara  göre, “Azerbaycan dili o qeder quvvetli ve onun serf ve nehv qaideleri o qeder möhkem ve tebiidir ki  hetta  onun  içine  vârid édilmiş  Fars ve Ereb kelemeleri  ixrac  édilse  bile  onunla  böyük fikirleri, âli meqsedleri yazub şerh vérmek mümkündür.” (Azerbaycan gazetesi, sayı 1) 
Azerbaycan gazetesinin hemen hemen bütün sayılarında C. Pişeveri’nin konuşmalarının özeti verilmektedir.  6. sayıda C. Pişeveri “Fırkamızın  Tarihî İşi” başlıklı yazısında Azerbaycan Demokrat Fırkası’na kısa bir süre içinde on binlerce yeni üyenin kayıt yaptırıp büyük bir güç oluşturduğunu ve millî özgürlüğün temin edilmesi için onların özverisine ihtiyaç duyulduğunu belirtmektedir. 
Aynı sayıda Tebriz’intiyatro oyuncularından Cevat Şefizade imzalı bir yazıda Tebriz’de, Hoy’da ve Urmiye’de defalarca Üzeyir Hacıbeyov’un Meşedi İbad, Arşın Mal Alan, Leyli ve Mecnun, Şah  Abbas ve Hurşid Bânu opera-tiyatrolarının gösteriye sunulduğunu ve her defasında da halkın beğenisini kazandığını öğreniyoruz (Azerbaycan gazetesi, sayı 7).  AMH deneminde Türkçe tiyatroyla ilgili bilgilere Ekrem Rahimli’nin eserinde de rastlıyoruz. Rahimli’ye  göre,  AMH’nin kuruluşundan önce  Tebriz’de ilkel bir şekilde faaliyet gösteren “Azerbaycan”, “Firdevsi”, “İran”,  “Tebriz” ve “Hakikat” tiyatro grupları Kuzey Azerbaycan tiyatrocularının yardımıyla  Azerbaycan millî tiyatrosunın temelini oluşturdular. Millet ve vatan sevgisi; cehâlet ve mevhumatla mücadele; ahlâk, kültür ve kadınların toplumdaki sorunları Güney Azerbaycan millî tiyatrosunun esas konularını teşkil etmekteydi. Bu dönemde en çok oynanan tiyatroların başında Ü. Hacıbeyov’un “O Olmasın, Bu Olsun” veya başka adıyla “Meşedi İbad”; “Arşın Mal Alan”; Cafer Cabbarlı’nın  “Aydın”, “Od Gelini”, “Almas”;  Oktay  Eloğlu ve C. Mehmetkuluzade’nin bir çok dram eseri geliyordu. 28 Mart 1946’da  ise AMH’nin kararıyla  Tebriz’de Azerbaycan Devlet Dram Tiyatrosu kuruldu (Rahimli 2003: 99-100).
Azerbaycan gazetesinde “Firqemiz İreli [ileri] Gédir”, “Böyük Belalardan  Biri”, “Eyâlet Encümeni”, “Hamı [herkes] Bilmelidir” (sayı  2); “Millet  Bizimledir”  (Farsça) (sayı  4); “Lenden (Londra) Encümenine Gönderilen  Telgraf”, “Millî  Metbuat Yaratmaq Yolunda” (sayı 10);  “İrtica Baş Qaldırdı”, “Azerbaycan’ın Böyük Xalq ve Maarif Xâdimi (hizmetkârı) Rüşdiye”,  “İran’da Faşizmin Göstergeleri” (Farsça), (sayı  11);“Firqemizin  Birinci Kongresi Münasibetiyle”, “Azerbaycan Demokrat Firqesi Üzvleri  Bilmelidir” (sayı  12);  “Erbap ve Reiyyet Meselesinin Helli”, “Yéni Heyata Doğru” (sayı 13); “Bizi Öz Hâlımıza Qoysunlar”, “Azerbaycan Demokrat Firqesinin Umumî Yığıncağı (toplantısı)” (sayı 14); “Azerbaycan Bir Daha  Aldanmayacaqdır”  (Farsça)  (sayı  15);  “Azerbaycan Öz  Tarixî Vezifesini  Unutmaz”, “Bérlin Filmi” (sayı 16); “Birinci Kongremiz”, “Balkan Meselesinin Helli” (Farsça) (sayı 17); “Muxtariyet Meselesi ve Encümen-i Eyaletî”, “Qezvin’de Yaşayan Azerbaycan Cavanlarının (gençlerinin) Qerarı” (sayı 18); “Ferrux’u Ne Üçün Gönderirler”,“Azerbaycanlıları Tanıyın” (Farsça) (sayı 19)  gibi makaleler ve “Veten Sévgisi” (sayı 6);  “Haq ve  Azadlıq [özgürlük]” (sayı 7);  “Yaşamaz” (sayı 10);  “Gül  Azerbaycan” (sayı 11);  “Hemişelik [daima]  Yaşa Azerbaycan”  (sayı  12);  “Oyan  [uyan]  Éy  Azeristan Ehli”  (sayı  13); “Niye”  (sayı 14); “Oğrular [hırsızlar] El-Qol Açıb Her Géce Bir Yana Gédir” (sayı 16); “Şerefli Azerbaycan’a” (sayı 17); “Gelin Dostlar, Gelin” (sayı 18); “Veten” (sayı 19) adlı şiirler yer almaktadır.
Azad Millet Gazetesi 
“Özgür millet” anlamına gelen Azad Millet gazetesi Azerbaycan Millî Hükümeti’nin kuruluşundan 73 gün sonra 5 İsfend 1324 (24 Şubat 1946)’ten Azer 1325 (Aralık 1946)’e kadar Azerbaycan Millî Meclisinin  organı olarak İsmail Şems’in müdürlüğünde Tebriz’de yayınlanmıştır. 4 sayfada, 43x28 cm boyutlarında haftada üç kez Türkçe çıkan bu gazetede Azerbaycan Millî Meclisinin kararları, siyasî ve toplumsal  özgürlükler, Azerbaycan’ın ünlü şahsiyetlerinin tanıtımı, Azerbaycan’ın  önemli meseleleri, iç ve dış haberler ve yorumlar ve devlet ilânlarına  geniş yer verilmiştir. Gazete resimli ve siyah-beyaz olup toplam 116 sayı yayınlanmış, 1946 yılında Azerbaycan Millî Hükümetinin düşürülmesinden sonra kapatılmıştır (Mecidi 2003: 45; Uzun 2002: 47).
Galebe Gazetesi
Azerbaycan Millî Hükümeti Eğitim Bakanı Mehmet Biriya’nın müdürlüğünde Azerbaycan İşçiler ve Emekçiler Birliği’nin organı olarak çıkan Galebe gazetesinin ilk sayısı İsfend 1324 (Mart 1946)’te Tebriz’de  yayınlanmıştır. Gazetenin dili Türkçedir. 2-4 sayfada,  32x42 cm boyutlarında  olup sosyalist partiler ve Azerbaycan işçi ve emekçileriyle  ilgili  haberleri içermektedir. Gazete, AMH’nin düşürülmesinden sonra kapanmak zorunda kalmıştır (Mecidi 2003:  140;  Rüstemova  1993:  188;  Uzun  2002:  73;  Ebu Torabiyan  1987;  Celili  1996:  152-153).
Yeni Şark Gazetesi
Yeni Şark gazetesinin ilk sayısı İsfend 1322 (1943)’de İran Tûde  Partisinin Azerbaycan kolunun organı olarak Mahmut Turabi’nin  müdürlüğünde Tebriz’de yayınlanmıştır. Baku’de çıkan 21 Azer dergisinde gazetenin ilk sayısının 1941’de çıkmış olabileceği söylense de, diğer kaynaklarda bu tarih 1943 olarak gösterilmiştir. Gazete Aralık 1945’e kadar Hâver-i Nev adı altında Farsça;  Azer 1324 (Aralık 1945)’ten  Aralık 1946’ya kadar Yeni Şark adıyla Türkçe yayınlanmıştır. Enver Uzun  gazetenin boyutlarını  34x47/5 olarak verirken,  Musa Mecidi ilk sayılarının 32x46 ve daha sonraki sayıların 42x28 cm boyutlarında olduğunu yazar. Gazetenin içeriğini Azerbaycan Millî Meclisinin kararları, Azerbaycan haberleri ve ilânlar oluşturmaktadır. Yeni Şark,  Millî  Hükümetin düşürülmesinin ardından kapatılmıştır (Mecidi 2003: 103-104; Uzun 2002: 75; Rüstemova 1993: 132-133; Ebu Torabiyan 1987; Celili 1996: 207-208).
Azerbaycan Ulduzu Gazetesi 
Azerbaycan Ulduzu’nun ilk sayısı 16 Aralık 1944 yılında Sétâré-yé Azerbaycan adıyla Fars ve Türk dillerinde Tebriz’de yayınlanmıştır. M.  Ali Hilal Nâsiri’nin müdürlüğü ve başyazarlığında İran Tûde Partisinin  İşçiler ve Emekçiler Birliği’nin organı olarak çıkan gazete 6-8 sayfada, 34x24 cm boyutlarında olup yıllık abonesi 180 ve tek sayı fiyatı 5 riyaldır. Gazetede hem mizah, hem de ciddî ve eleştirel yazılar yer almaktadır. Azerbaycan Millî Hükümeti döneminde Azerbaycan Ulduzu adıyla yayınını devam ettiren gazetenin yazarlarından biri de ünlü gazeteci  İsmail Şems’tir. Gazetenin ikinci döneminin 4. sayısında Güvenlik Konseyi’nin İran’la ilgili müzakereleri, kadınların toplumsal faaliyetleri, şair Katran Tebrizi’nin hayatı ve Azerbaycan’ın komşu ülkelerle ilişkileri  gibi konular ele alınmıştır (Mecidi 2003: 35-36; Uzun 2002: 55; Rüstemova 1993: 19, 67; Celili 1996: 31).
Medeniyet Gazetesi
Sovyet Kültür Evi tarafından Türkçe olarak Tebriz’de yayınlanan Medeniyet gazetesinin ilk sayısı Ebu Torabiyan’a göre Ferverdin (Mart-Nisan)  1946, Mecidi’ye göre ise aynı yılın Şehriver (Ağustos-Eylül)  ayında çıkmıştır. Gazete 4 sayfada, 36x28 cm boyutlarında olup siyasî,  edebî ve yergisel konuları içermektedir. İlk sayfası renkli ve resimli olan  Medeniyet gazetesinni birinci sayısında Azerbaycan’ın ünlü mizah şairi  Muciz Şebüsteri’nin şiiri yayınlanmıştır. Gazetenin yayını Azerbaycan  Millî  Hükümetinin düşürülmesinden sonra durdurulmuştur (Mecidi 2003: 164; Ebu Torabiyan 1987; Celili 1996: 178; Rüstemova 1993:
113).
Urmiye Gazetesi 
Azerbaycan Demokrat Fırkası’nın Urmiye kolunun organı olarak Urmiye’de Türkçe yayınlanmıştır. Ebu Torabiyan, gazetenin ilk kez 4 Behmen (24 Ocak) 1946’da çıktığını yazar. Gazeteyle ilgili fazla bilgi bulunmamaktadır. Fakat, Enver Uzun’a göre, haftada iki kez ve toplam 25 sayı yayınlanmıştır. Celili ise gazetenin haftalık olduğunu söyler (Mecidi 2003: 74; Rüstemova 1993: 150; Ebu Torabiyan 1987; Uzun 2002: 109; Celili 1996: 57).
Azer Gazetesi 
Azer gazetesi Azerbaycan Demokrat Fırkasının Zencan kolunun organı  olarak 30 Ocak 1946’da Menuçehr Sait Veziri tarafından Türkçe olarak yayınlanmıştır. Gazetenin Siyasî haber ağırlıklı olduğu, AMH’nin kararları ve faaliyetlerini Zencan’a yansıttığı bilinmektedir. Bu dönemde çıkan  diğer Türkçe gazeteler gibi AMH’nin düşürülmesinin ardından kapatılmıştır (Mecidi 2003: 26; Rüstemova 1993: 11; Celili 1996: 27; Uzun 2002: 48).
Vatan Yolunda Gazetesi 
2. Dünya Savaşı sırasında Sovyetler Birliği’nin Güney Azerbaycan’ı işgalinde Kızıl Ordu’nun desteğiyle 1942-1946  yıllarında Tebriz’de Türk dilinde çıkarılan Vatan Yolunda gazetesinin redaktörlüğünü Kuzey  Azerbaycanlı Ejderoğlu; H. Şahgeldi; Cafer Handan ve Rıza Kuliyev yapmıştır. 4 sayfada, 42x29 cm  boyutlarında olan gazete, 2. Dünya  Savaşı  haberleri, Kızıl Ordu’nun zaferleri, Kuzey Azerbaycan sanat ve  bilim adamlarının tanıtımı, sosyalizm dünyasının savaş  kahramanlarının  tanıtımı,  Güney Azerbaycan Millî Meclisinin haberleri ve faşizm aleyhine sloganları içermektedir (Mecidi 2003: 186; Celili 1996: 204-205; Rüstemova 1993: 128).
Alman İşgalçılarına Ölüm
Rüstemova’nın verdiği bilgiye göre, 1943-1944 yıllarında Tebriz’de  varaklar hâlinde yayınlanmıştır. Ayda üç kez yayınlanan bu gazete varaklarının içeriği adından da görüldüğü üzere Alman işgalçılarına ve faşizme karşı yazılardan oluşmuştur (Rüstemova 1993: 30-31).
Şafak Dergisi 
Sovyetler Birliği ile kültürel ilişki Sağlayan İran Cemiyeti’nin Tebriz  kolunun  organı olarak yayınlanan Şafak dergisinin ilk sayısı Murdad (Temmuz-Ağustos)1945’de Tebriz’de çıkmıştır. Daha çok edebî-bedii  içerikli yazıların bulunduğu bu dergide ara sıra Farsça yazılara da yer verilmiştir. Dergi ortalama 60 sayfada ve 17x24 cm boyutlarında aylık olarak yayınlanmıştır (Celili 1996: 138; Rüstemova 1993: 76; Ebu Torabiyan 1987). M.S.Tabatabai derginin toplam 12 sayı çıktığını söyler (Tabatabai 1999: 460).
Edebiyat Sahifesi Gazetesi 
Mehmet Biriya’nın müdürlüğünde çıkan Edebiyat Sahifesi’nin Çıkış  tarihiyle ilgili kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Enver Uzun kaynak göstermeden gazetenin çıkış tarihini 1941 yılı belirtirken, gazetenin 15.  sayısını inceleyen, Fakat o sayıda tarihin yazılmamış olduğunu söyeleyen  Musa Mecidi onun 1945-1946 yılında, Celili ise 1945’te çıktığını  söylemektedir. Rüstemova gazetenin birinci sayısını elde ettiğini ve  orada 1943 yılının belirtildiğini  söyler. Gazete 2 sayfada, 22x36 cm  boyutlarında olup Azerbaycan edebiyatı, vatan şiirleri ve bazı siyasî konularla ilgili bilgileri içermektedir (Mecidi 2003: 59; Rüstemova 1993: 80-81; Celili 1996: 53; Uzun 2002: 62).
Güneş Dergisi 
Güneş Dergisiyle ilgili sâdece “Azerbaycan Dövrü Metbuatı” kitabında  kısa bilgi bulunmaktadır. Dergi, Eylül 1946 yılında Azerbaycan Şair ve  Yazıcılar Cemiyeti tarafıdan Tebriz’de yayınlanmış sanat, toplum ve tarih içerikli bir mecmuadır (Rüstemova 1993: 214).
Nedâ-i Gorgan Gazetesi 
Tûde Partisinin Gorgan komitesinin organı olarak Ahmet Kâsımî tarafından Gorgan kentinde Farsça ve Türkmen Türkçesiyle  yayınlanmıştır. Nedâ-i Gorgan o dönemde Türkmenler tarafından kendi dillerinde çıkan az sayıda gazetelerdendir. Gazeteyle ilgili daha fazla bilgiye ulaşılamamıştır (Ebu Torabiyan 1987).
Cevdet Gazetesi
İlk sayısı Mordad (Temmuz-Ağustos) 1927’de Erdebil’de Hasan  Cevdet’in müdürlüğünde çıkan Cevdet gazetesi 1938’de kapatılmış, beş  yıl  sonra Gulam Hüseyin Habibullahi’nin müdürlüğü ve Hasan Cevdet’in  başyazarlığında tekrar yayına başlamıştır. Cevdet gazetesi ikinci  dönemde Azerbaycan Demokrat Fırkasının Erdebil organı Olarak Türk  ve  Fars dillerinde yayınlanmıştır. Gazetenin sâhibi Hasan Cevdet döneminin aydın şahsiyetlerinden olmuş, Erdebil’de ilk kez kıraathâne, tiyatro salonu ve kurşun matbaası tesis etmiştir. Gazete 1946 yılında  kapatılmıştır (Mecidi 2003:  95; Tabatabai 1999:  252; Celili 1996:  93; Rüstemova 1993: 46; Uzun 2002: 59-60).
Cavanlar Gazetesi
Azerbaycan Demokrat Fırkasının gençler kolunun organı olarak Tebriz’de  Türkçe yayınlanmıştır. Cavanlar haftalık gazetesinin ilk sayısı 25 Ordibeheşt (15 Mayıs) ve son sayısı Azer(Aralık) 1946’da çıkmıştır. E.  Uzun yanlış olarak gazetenin 1942’de çıktığını yazmıştır. Gazete Azerbaycan Millî Hükümetinin yıkılmasından sonra kapatılmıştır (Celili 1996: 92-93; Mecidi 2003: 94-95; Ebu Torabiyan 1987; Uzun 2002: 59).
Azerbaycan Millî Hükümeti Döneminde Kitap Yayını
Azerbaycan Millî Hükümeti döneminde Türkçe gazete ve dergi yayınında olduğu gibi Türkçe kitap yayınında da patlama olmuştur. Güney Azerbaycan’da çıkan kitapların büyük kısmı ya tamamen Türkçe çıkmış, ya da Fars dilinde Azerbaycan’la ilgili olmuştur. Daha önceki dönemlerden farklı olarak Türkçe nesir de şiirin yanı sıra gelişme sürecine girmiştir. En önemlisi ise ilk okullar için Vatan Dili adlı altı cilt  ders kitabının yayınlanmasıdır. Kitabın Birinci sınıf için hazırlanmış birinci cildin ilk bölümü ses ve harflerin öğretimidir. İlk ders ‘آ ve ‘ت’ harflerinin yazılışıyla başlar, تآ ve  ﺎﺗآ kelimeleri örnek gösterilir ve çocuk ilk dersten itibaren cümle kurmayı ve yazmayı da öğrenir.Bu bölüm kitabın 47. sayfasına kadar devam eder. Azerbaycan Maarif  bakanlığınca  hazırlanan bu kitapta kullanılan cümlelerin seçiminde de  hassasiyet gösterilmiş, hem Atasözleri ve deyimler, hem de Azerbaycan’la ilgili bilgi verilmiştir.Örneğin:
Şehrimize hele çox mekteb lazımdır (s. 33); Él gücü, sél gücü (s. 39); Çalışqan adam zerer çekmez (s.42);  Zâkir Azerbaycan’ın böyük şairidir. (s. 43);  Men Azerbaycan’da yaşayıram. (s. 43); Sebr ile halva pişer éy qora senden – beslesen atlas olar tut yarpağından (s. 45); Dalıdan [arkadan] atılan daş topuğa deyer (s. 46); Zülmle abad olan, edlle [adaletle] berbad olar (s. 46).
Kitabın 2. bölümü metin örneklerinden ibarettir. Metinler şiir ve düz yazı, kısa hikâyeler veya bilmeceler şeklinde verilmiştir. Atasözlerinin seçiminde de dikkat gösterildiğini örneklerden anlamak mümkündür:  Ne tökeresen aşıva [yemeğine] o geler qaşığıva; Qomşuya umud olan şamsız [akşam yemeğisiz- aç] yatar;  Özü yıxılan ağlamaz; Atılan ox géri  qayıtmaz [dönmez];  Dostun min ise az, düşmenin bir ise çoxdur (s.59); Tek elden ses çıxmaz; Qurd tükünü deyişer, xasiyetini [huyunu] deyişmez; Vicdanı olmayanın, imânı da olmaz (s. 65).
İkinci  kitap “birinci ders günü” dersiyle başlar. 9. dersten itibaren  derslerin sonunda ilgili sorular yazılır. Çocuklara resim çizme ve el işleri öğretilir. Atasözleri ve deyimler 2. kitapta da önemli yere sâhiptir: 
Bir mıx bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir merdi, bir merd bir éli qurtarar.  Qara günün ağ günü de var.
Qorxaq günde yüz yol [kez] öler, iyit [yiğit] ömründe bir yol (s. 45).  “Quşlar” adlı bir şiirin sonunda dört kelimenin anlamı verilmiştir:  néçün: ne üçün;
yoqsa:  meğer;  yavuq:  yaxın;  savuq:  soyuq (s.  38).  Kitap “21 Azer  Bayramı” yazısıyla  sona erir. Metinde Azerbaycan Millî Meclisinin kuruluş yıldönümü anlatıldıktan sonra şöyle yazıyor:
Azerbaycan bizim  eziz vetenimizdir. Biz vetenimizi sévirik. Azerbaycan  Millî Meclisi bizim ümid evimizdir. Millî Meclisimiz pâydar olacaq.  Azerbaycan xalqı [veya  xelqi] onun bayrağı  kölgesinde hemişelik xoşbext [mutlu] yaşayacaqdır (s. 86).
Üçüncü sınıf için hazırlanmış ders kitabında normal metinlerin yanı sıra hayvanların adları ve bazı belirgin özellikleriyle ilgili bilgi verilmektedir. Meşrutiyet inkılabının iki kahramanı olan Settar Han ve Bagır Han tanıtılır. Vatanla ilgili şiirler yayınlanır ve “az çoxa tâbédir” deyimiyle çocuklara demokrasi dersi verilir. 3. sınıf ders kitabı toplam 112 sayfadır. Kitabın dördüncü cildi edinilememiştir.
Beşinci sınıf için hazırlanan 244 sayfalı ders kitabı Azerbaycan’ın ünlü şairi Aliekber Sabir’in tanıtımıyla başlar. Kitabın devamında Güneyli-kuzeyli Azerbaycan’ın Büyük şair ve yazarları tanıtılmakta, vatan ve Ana dili sevgisiyle yazılmış şiir ve nesirlerinden örnekler verilmektedir. Kitabın 164. sayfasından itibaren “Qonşu Xalqların Muasir Edebiyatı” başlıklı yeni bir bölüm başlar. Bu bölümde Rus yazarlarından Maksim  Gorki, Fars şair ve yazarlarından M.T. Meliku’ş-Şuara, Kürt şairlerinden  Hejar Şerefkendi, Ermeni şairlerinden Uhanes Gogasiyan’ın tanıtımı ve  eserlerinden örnekler verilmiştir. Kitap masallar, bilmeceler ve sözlükle sona erir.
Daha önce de söylendiği gibi, Vatan Dili dersliklerinin yanı sıra aşağıdaki  ders kitapları da Azerbaycan Millî Hükümetinin Maarif bakanlığı atarfından yayınlanmıştır:
Ekâbir Üçün Ders Kitabı. Maarif Bakanlığı, Tebriz 1946, 64 s.
Coğrafya, Beşinci Kilas İbtidai Sınıf Üçün. Maarif Bakanlığı, Tebriz 1946, 114 s.
Muxteser Dünya Tarixi, Beşinci İbtidai Kilas üçün. Maarif Bakanlığı, Tebriz 1946, 64 s.
Veten Dili, Edebî Qeraet Kitabı, Altıncı İbtidai Kilas Üçün. Maarif Bakanlığı Tebriz, 1946, 300 s.
1941-1946 yıllarında Güney Azerbaycan’da özellikle Türkçe çıkan  kitapların en önemlileri kronolojik olarak şunlardır (Musevi 1994; Hebibi Azas 1997; Meşkur 1996): 
Edebî Eserler(şiir ve nesir toplusu), (y.y.y.), Tebriz, 1941.
İTİMAD M.Mehdi,NaharVe’desi, (y.y.y.), Tebriz, 1943.
B. M., Obaşdan Xoruzu /Sahur Horozu, (y.y.y.), Tebriz, 1943.
Celil Memmed Kuluzade, İSKİC Yay., Tebriz, 1944.
OZARİ Hasan (1945). Türkî Tesnifler, bé zemimé-yé xodamûz ve terz-é kûk-é târ ve destgah-ha / Türkçe
Şarkılar, ek olarak: kılavuz, tarın akordu ve makamlar, Çemen Ârâ Yay., Tebriz,
Şairler Meclisi, Şairler Meclisi Yay., Tebriz, 1945.
Divân-i Héyran Xanım, İran-Sovyetler Birliği Kültürel İlişkiler Cemiyeti (İSKİC) Yay., Tebriz, 1945.
RÜSTEM Süleyman (1945), Şairin Sesi, Yabancı Dillerde Edebiyat Neşri, Baku
Divan-i Muciz Şebüsteri, İSKİC Yay., Tebriz, 1945.  
FEDAİ (1945). Bextiyarname, İSKİC Yay., Tebriz
EFENDİYEV A. (1946). Sehne Qrimi (Cavan [genç] aktiyorlara kömek [yardım]), Medeniyet Evi Yay., Tebriz
RIZA Resul (1946), Vefa, Yabancı Dillerde Edebiyat Neşri, Baku
Esasnâmé ve Nézamnâmé-yé Encomen-é Edebi-yé Azerbaycan /Azerbaycan  Edebî  Encümeni’nin
Tüzüğü, (y.y.y.), Tebriz, 1946.
Azerbaycan Millî Hükümeti Dönemi Türkçesinin Özellikleri
Daha önceki bölümlerde de görüldüğü üzere Güney Azerbaycan’da  Meşrutiyet dönemi ve Pehlevî öncesi Türkçesinin durumu pek de iç açıcı değildir. Türkçenin yasal olarak tamamen serbest olmasına rağmen, resmî alanlarda hep Farsça kullanılmış ve Türkçe hayatını daha çok konuşma ve şiir sahalarında koruyabilmiştir. O dönemde parmak sayısı  kadar çıkan Türkçe veya Türkçe-Farsça gazetelerin de ömrü çok kısa  olduğundan halkın üzerinde sürekli bir etkisi olmamıştır. Azerbaycanlıların kendi Dil ve kültürlerine kayıtsızlığı, Kacarların hâkimiyeti İngilizlerin baskısıyla Rıza Şaha devretmesi ve dolayısıyla aşırı  Fars milliyetçiliğinin güçlenmesi sonucunda Türkçe yasak bir dil hâline  geldi. Yaklaşık 15 yıl süren bu yasak dönemi 2. Dünya Savaşının İran’a sıçraması ve İran’ın Müttefikler tarafından işgal edilmesiyle sona erdi.  Güney Azerbaycan aydınları geçmişteki hatalarını telâfi etmek amacıyla  faaliyete başladılar. Türkçenin Azerbaycan için gerçekten ölüm ve kalım  meselesi olduğunu anlayan aydınlar, var güçleriyle Türkçenin resmîleşmesi için çaba göstererek, onlarca Türkçe gazete, dergi ve kitap yayınlamaya başladılar. Basın-yayında kullanılan Türkçe aslında  Meşrutiyet dönemi Türkçesinin devamı değildi. Çünkü Azerbaycan  Türkçesi İran’da yasaklandığı hâlde, Kuzey Azerbaycan’da gelişimini  sürdürmekteydi ve Güney Azerbaycan aydınları Türkçeyi bıraktıkları  yerden değil (1925), Kuzey Azerbaycan’da gelindiği noktadan başlayarak devam ettirdiler.Buna benzer duruma İran İslâm İnkılâbından sonraki dönemde de rastlanmaktadır. 
Güney Azerbaycan aydınlarının bu konudaki başarıları şöyle açıklanabilir:
 1. AMH döneminde çıkan Türkçe kitap ve gazetelerin yanında Kuzey  AzerbaycanTürklerinin yakından ve uzaktan rolü olmuş ve Kuzey Azerbaycan Türk edebî Dilinin yaygınlaşmasında etkili olmuştur.
2.  ADF’nın kurucuları ve Güney Azerbaycan’da Türkçe gazete yazarlarının bir çoğu bir süre Kuzey Azerbaycan’da yaşamış, Azerbaycan edebî dilini belli bir ölçüde öğrendikten sonra Güney Azerbaycan’a  dönerek gazetecilik ve yayıncılık faaliyetine başlamışlardır. Bu hususta AMH başbakanı ve Azerbaycan gazetesinin başyazarı C. Pişeveri en güzel örnektir.
3.  AMH döneminde Türkçe bilinçli bir şekilde öğrenilmeğe başlamış ve  özellikle Kuzey Azerbaycan kaynaklarından faydalanılmıştır. 
AMH dönemi yazılı Türkçesinde ağız özellikleri ortadan kalkmakta, fakat genel olarak Güney Azerbaycan Türkçesinin bazı özellikleri  görülmektedir. Arap alfabesi bazı reformlar yapılarak Türkçeye daha  uygun bir hâle getirilmiştir. Nazal  ‘n’  (ŋ) yerini normal  ‘n’ye bırakmıştır.  Cümlelerde nokta, virgül işaretleri kullanılmış, eskiden kullanılan Farsça tamlamalar en az düzeye düşürülmüştür. Eskiden ‘i’ harfiyle gösterilen ‘é’ sesi için ‘ ئ‘ harfi kullanılmaya başlamış, fakat bazen her ikisine de  (alışkanlıktan olsa gerek) rastlamak mümkündür. Ders  kitaplarında  ‘ئ harfinin kullanılmasına özen gösterildiği görülmektedir. Arap- Fars kökenli kelimelerin orijinal  imlâsı korunmuştur. ‘ö’ sesi  için kelime başında ‘ﻮﺋ’, kelime ortasında  ise  ‘ؤ’ harfi seçilmiş ve ders kitaplarında uygulanmıştır. C. Pişeveri’nin yazılarında gelecek zaman  3.  şahıs çokluğunda -Ik eki yerine eskiden Azerbaycan Türkçesinde ve günümüz Türkiye Türkçesinde kullanılan -Iz ekinin kullanıldığını görüyoruz: göreceyiz (Azerbaycan gazetesi, sayı 6); edeceyiz (Azerbaycan gazetesi, sayı 18).
AMH döneminde yalnız kitap ve gazete değil, resmî mektuplar ve belgeler de Türkçe yazılmıştır. Burada o dönem Türkçesinin basın, yayın  ve resmî mektup ve belgelerdeki kullanışını göstermek amacıyla birkaç örnek vermek istiyoruz:
Birinci örnek:
...Dilimiz  xalqın yaratdığı  dastanlar, zerbülmeseller, hikaye  ve  nağıllar  vasitesiyle  dünyanın  en  böyük dilleri ile reqabet ede biler;  şairlerimiz,  ediblerimiz  bu dil  vasitesiyle  öz  éhsasatlarını ve öz hüner ve senetlerini vucuda getirib xalqın nezerini celb ede bilerler.
Bizim  vezifemiz  onu  génişlendirmek, onu muasir hala salmaq, onun  gözelliklerini, inceliklerini toz topraq arasından çıqarıb temiz ve âli bir zerf içerisinde xalqa teqdim étmekden ibaretdir (Azerbaycan gazetesi, sayı 1).
İkinci örnek:
Bir gün müellim şâgirdleri şeherden kenara gezmeye apardı. Müellimin tapşırığı ile şâgirdler muxtelif cür daşlar yığdılar. Müellim daşların berk-boşluğunu yoxlatdırdı. Daşların be’zisi berk, be’zisi boş idi. Daşların rengini  soruşdu. Here elindeki daşın rengini dédi. Şâgirdler daşların muxtelif  rengde olduqlarını da öyrendi. Müellim şâgirdlerden daşın neye lazım olduğunu soruşdu... (Vatan Dili, 3. sınıf dersliği).
Üçüncü örnek:
Agâ-yi Mehemmed Bâgir Hüseyni Eşheri, Xiyabani Medresesinin Müellimi, Bâzresi idâresinin vérdiyi guzarişe göre, siz tedris işizi ciddiyetle başa aparıb kâmil elaqe ile encâm-i vezife édirsiz.Buna göre Vizâret sizden bu vesile ile qedrdanlıq élir.
Azerbaycan Maarif ve Ovqaf Veziri- Biriya 
Kaynak:
(1945). Vatan Dili Ders Kitabı, 1-6. cilt, Tebriz.
(1945-1946). Azerbaycan Gazetesi, Tebriz.
(2003). Azeri Dergisi, S. 1, Güz, Tahran.
Bayramzade, Samed (1989). İran Hakim Dairelerinin Cenubi Azerbaycan  Maarifi ve Medeniyeti sahasındaki iyaseti (1947-1978). Cenubi Azerbaycan Tarihî Meseleleri, Elm Yay. Bakü.
Celili, Said (1996). Dânéşname-yé Metbuat-é Azerbaycan / Azerbyacan Basını Bibliyografyası,Mehd-i Azadi yay., Tebriz.
Ebu Torabiyan, Hüseyin (1987). Metbuât-é İran ez Şehriver 1320 tâ  1326 / Eylül  1941’den 1947’ye Kadar İran Basını, Ettelaat Yay., Tahran.
Fawcett, L. (1994). İran ve Ceng-é Serd / İran ve Soğuk Savaş, Çev. Kave Bayat, Motaleat-é Siyasi ve Beynolmelali Yay., Tahran.
Gökdağ  A., Heyet, M. Rıza  (2004).  İran Türklerinde  Kimlik  Meselesi,  Bilig Dergisi,  S.  30:51-84, Ahmet Yesevi Üniversitesi Yay., Ankara.
Heyet, Cevat (2001). Tarih-é Zeban ve Lehcéha-yé Torki / Türk Dili  ve Lehçelerinin Tarihi, Peykan Yay., Tahran.
Mecidi,  Musa (2003).  Tarihçé ve Tahlil-é Rûznâmeha-yé Azerbaycan (1230-1380)  / Azerbaycan Gazetelerinin Kısa Tarihi ve Analizi (1230-1380). İran Milli Kütüphanesi Yay., Tahran.
Muradi, Ali (2003).  Ez Zéndan-é Reza Han tâ Sadr-é Férgé-yé Démokrat-é Azerbaycan / Rıza Hanın Hapisanesinden Azerbaycan Demokrat Fırkasına Kadar, Ovhadi yay., Tahran.
Mustafayev, Vidadi (2000). Cenubi Azerbaycan: Millî Şuur, Mürtezevi Matbaası, Köln.
Rahimli, Ekrem (2003). Güney Azerbaycan’da Millî Demokratik Harekat (1941-1946), MEQA Yay., Bakü.
Rüstemova, S. (1993). Azerbaycan Dövri Metbuatı, Azerbaycan İlimler Akademisi Yay., Bakü.
Tabatabai, M.S. (1999). Râhnéma-yé Metbuat-é İran (1925-1978) / İran Basın Kılavuzu (1925-1978).
Merkez-é Motaleat ve Tahkikat-é Resâneha Yay., Tahran.
Uzun, Enver (2002). Güney Azerbaycan Basın Tarihi, Türk Ocağı Trabzon Şubesi yay., Trabzon.

۳/۱۹/۱۳۹۰

Güney Azerbaycanin Salmas Şehirinin Ağızlarında Hâl Ekleri

Talip DOĞAN∗
Bu  çalışmada, Güney  Azerbaycan bölgesinde  kullanılan Salmas ağzından derlenmi metinlerdeki  hâl eklerinin çeşitli  yönleriyle incelenmesi hedeflenmiştir.  Ayrıca yeri geldikçe, bu hâl ekleri Anadolu ve Azerbaycan  ağızlarıyla mukayese edilmiştir. 
Dildeki işlevleri bakımından önemleri açık olan hâl ekleri, Türk dili ağızları  bakımından  ele alındıklarında dilin tarihî dönemleriyle iç içe olduklarını gösteren görünümler sergilemektedir.
Cases in Salmas Dialect
Abstract
In this study it is aimed to be examined with the different aspects of  the cases in the texts which were collected from Salmas dialect used in South Azerbaijan region. In addition, these cases  were compared with Anatolia and  Azerbaijan dialects.
The cases of which importance in language with regard to their functions is very  clear show that when they are analysed on account of  Turkish language dialects, they  go all together  with  historical periods of the language.

Ağızlar,  dil  değerlerinin  muhafaza edilmesinde ve kuşaktan  kuşağa  aktarılmasında çok önemli bir yer teşkil eder. Türk Dili araştırmalarında birçok meseleye açıklık getirmeye çalıştığımız zamanlarda  ağızlar, yine müracaat  ettiğimiz temel kaynaklardan biri olmaktadır.  Türk dilinin tarihî lehçeleri, bu lehçeleri inşa etmiş Türk boyları ve bunların ağızlarla arasındaki bağ, varlığını ağızlarda devam  ettirmektedir. Bu husustaki  çalışmalara  Zeynep Korkmaz  öncülük yapmıştır diyebiliriz.(1) Bu yüzden, bugün Oğuzcanın ağızlarında  Eski Anadolu Türkçesinin hatta Eski Türkçenin birçok bakiyelerinin yaşadığına Şahit olmaktayız.  Azerbaycan ve Türkiye Türkçesinin  temeli olan Eski Anadolu Türkçesi ile bu Türk yazı dillerinin ağızları arasındaki  sürekliliği  rahatlıkla  görebiliyoruz. Bu durum bize,  geli mesini  farklı  siyasî  zeminlerde  sağlamı      iki ayrı yazı dilinin ağızlarına baktığımızda, aslında siyasî ayrılığa rağmen ne kadar iç içe ve benzerliğe sahip olduğunu ifade eder. Bir bakıma, ağızların sınırları  idarî sınırlarla örtü memektedir.
Hâl ekleri, Türk dilinde, özellikle işlevlerindeki farklılık sebebiyle, dikkatlerden uzak kalmamıştır. Ağızlardaki hâl ekleri ve bu eklerin birçok yönü, dile getirdiğimiz maksatlardan dolayı göz önünde tutulmalıdır. 
Muharrem Ergin hâl kavramını; isimlerin, fiil veya isimlerle münasebetlerini ifade etmeye yarayan gramer kategorisi olarak görür.(2)
Zeynep Korkmaz, “ ismin cümle içinde bulunduğu dilbilgisi ekli; yalın veya  eklerle genişletilmi olarak aldığı geçici durum” olarak tarif eder.(3)
İsim çekim ekleri içinde hâl eklerinin temel işlevi, ismin cümlede yer aldığı artlara  göre fiil ve isimlerle olan ilgilerini sağlamaktır.
işlevlerindeki çeşitlilikler sebebiyle, hâl eklerinin Türkçede kaç tane olduğu  konusunda, gramer kitaplarında bir birlik bulunmamaktadır.(4) Türk dili üzerine araştırmalar yapan bilim adamları arasında, Türkçede hâl eklerinin hangileri olduğu hususunda tam bir mutabakat olmamakla birlikte, üzerinde en çok kabul görülenleri unlardır: Yalın hâl, ilgi (5), belirtme,(6) yönelme, bulunma, ayrılma, vasıta, eşitlik ve yön hâli ekleridir.
Böylelikle incelememizde, Oğuzcanın Güney Azerbaycan sahasında yer alan  Salmas ağzından derlenmiş metinlerdeki(7) hâl eklerinin; kök ve tabanlarda, çokluk  ekini almış kelimelerde, iyelik ekini almış kelimelerde ve zamirlerdeki görünümleri, fonetik şekilleri ve işlevleri ortaya konuldu. Son olarak metinde birbirlerinin yerlerine kullanılan  hâl  eklerinden  örnekler verildi. Bu arada ortaya çıkardığımız hâl ekleri, yer yer Anadolu ve Azerbaycan ağızlarıyla mukayese edildi.
inceleme
1.Yalın Hâl: Türkçenin bütün tarihî dönemlerinde olduğu gibi  Salmas  ağzında  da  yalın hâl, başka unsurlarla ilgisi olmayan ekillerdir(8). İyelik ekli ve eksiz, Ekil bakımından yalın hâl gibi görünen kimi kelimelerin, Salmas ağzında bazen başka  hâl ekleri işlevinde kullanıldığına  rastlanılır. Çalışmamızda buna dair örnekler ayrıca verilecektir.
1.1.Kök ve tabanlarda:
• Bi dene ġoća avrat ġédir, déyir. ( 32-5 )
• Oğlan bunı ġoyí, ġeyidi, ġeldi. ( 35-9 )
• ċoban o ćür ġetdi. ( 36-13 )    
1.2. Çokluk eki almı  kelimelerde:
• Bular vérelle. ( 3-7 )
• Bu davallar kimindî? ( 3-32 )
• Ġız ġeldi, ġöřdi, derde deyen feşler toxuri. ( 29-15 )
1.3.İyelik eki almış  kelimelerde:
• Fatma baćım yatıbdí. ( 2-213 )
• Ģédelle padışaha déyelle ki bū sahabı vardí. ( 4-30 )
• Ģözü düşdü bu ġıza, ģöydi. ( 29-3 )
1.4. Zamirlerde:
• Biz gedirıx ( 3-48)
• O tācir diyer. ( 8-21)
• Bu da déyir ki eybi yox. ( 13-26 )
2. ilgi Hâli: + NIN, +IN, +Ø
2.1.  Allamorfları:  +Ø,  +in,  +ın,  +īn,  +n,  +Ħ,  +m,  +îm,+im, +üm +un, +ūn(9), +nın, +nıņ, +nun, +nuņ, ņun +nûn,+ yin, +em, +en, +uv,  +on,  +yn,  +em.  ilgi  hâli  ekleri biri ekli, diğeri eksiz olarak iki ekildedir;  bu  suretle  belirtili ve belirtisiz isim tamlamaları kurmaya yararlar. ilgi hâli ekini alan unsurda bir “belirlilik”, almayan unsurda “belirsizlik”  durumu  vardır.  Bu  ek,  Salmas  ağzında  ses  olayları sonucu renklilik arz etmekte ve bundan dolayı da çok çeşitli durumda görünebilmektedirler. Özellikle     ahıs zamirlerine ve isimlere gelen ilgi hâli eklerindeki n’lerin düşmesi sebebiyle ortaya çıkan ikiz ünlüler bu çeşitliliğin sebebidir.(10) Sadece n ünsüzünden olu an ilgi hâli eki Serap ve  Karadağ  ağzında  da vardır.(11) Ünlü uyumlarına  genellikle uyum sağladığı görülmektedir.
2.2. Kök ve tabanlarda:
• Bi dedein, nenein bidenesiydim. ( 19-25)
• Bu meni ġurdı ġuşun elenen ġurtarıp.( 14-17)
• Sabahları ağaın atí ölećxdi. ( 30- 23 )
• Ģetdi, seher ċağí bu ġocān ġızına élëi yolladı. (29-8 )
• Atdı deryāın ortasına. ( 3-18 )
• Bi, bi bu ġızıllärı ġusdu kasān iċine. ( 25-44 )
2.3. iyelik eki almı kelimelerde:
• Başīn(12) üstünde bi dene ġuran var. ( 19-20)
• Ġurban  olum,  başuva(13) dolanım  sen  bizi  hala  éle,  biz bülmedix. (  25-12 )
• Nenesiyn yāında ġalardí. ( 30-2 )
• indi  ġédip yétişip ģörüp ġe ġıċınıņ birin ģötürüp birin ġoyup. ( 6-3 )
2.4. Çokluk eki almış kelimelerde:
• Vérdi buların eline. ( 2-64)
• Ģéder  bu  ölüni     ġeşeĥ    ċıxadar, mallaın partarların ģeyider buna. (7-18 ) 
• Oğlannarın birin ċağıřdı. ( 9-11 )
• Xanım bulayın yélleyin saldı. ( 11-28 )
2.5. Zamirlerde:
•  Ġızıl balıx menîm toruma düşećaxdí? (1-9)
• Meem(14) ġızımnan aparın,  ġumu doldurun ċayda sürtün, ta bular yırtılsın. (248)
• Apařdılař, tutdulař oon altına. ( 2-65 )
• Bunın i i ċox tūl çeker. ( 4-72)
• Bizm seen nenennen ne işimiz var. ( 7-2 )
• On ģün baxar ģörer muņun elinde ġızıl yoxdi. ( 8- 7 )
• O küfteni de atdılar muun ġabağına. (10-28 )
• Oūn işidi, tayları o ģötürüPdi. ( 17-15 )
• Saldı ōn iċine, satdi, pul éledi.( 28-29)
• Yéyit meyin balalarımí. ( 27-31 )
• Mēm i im nemne olaćaxdı. ( 28-21)
• Bizim daşımız hamıın ba ınadı. ( 2-173)
• Mūn anınnan öpdi. ( 19-15)
• Oūn i idi, tayları ģötürüPdi. ( 17-15)
• Eh sēn de eġlin azalıbdí.
• Bizm seen nenennen ne işimiz var. ( 7-2)
• Apařdılař, tuttulař oon altına. ( 2-65)
• Meņm kissemi vér. ( 36-9 )
• Belé munûn almasın atıri, damda şirni atıli. ( 5-24 )
• Menim başımņ ser-ģüze ti bu ćürdi. ( 8-10 )
2.6. İşlevleri:
2.6.1.  Cümlede  isimlerin  diğer  kelimelerle ilgi kurmasını sağlar.
• ġızım menin gözüm üste. ( 2-10)
• Vah seen ustan nehlet. ( 2-50 )
• Eyildi bi dene pis Şey yapışdı muun ālna. ( 2-120)
• ģetdi saldı döşeyin altına. ( 2-127 )
3. Belirtme Hâli: + NI, +N, +I,(15) +Ø
3.1.  Allamorfları:  +Ø,+i,  + ,  +í,(16)  +ĩ,  +ı,  +ī,  +n,  +ņ  +nı,(17) +ni,  +ní,  +nĩ  +nu,  +u,  +î.18  Belirtme  hâli  ekli  ve  eksiz  olmak  üzere iki     ekilde bulunur.  Ekli  nesnelerde  bir  “belirlilik”  söz  konusuyken, eksiz nesnelerde “belirsizlik” söz konusudur. I sesinin normalden kısa uzunlukta  olması ve heceyi tek başına  taşıyamaması  sebebiyle,(19)
Salmas  ağzında da olduğu  gibi  belirtme  hâli  eki  i’le me yönünde değişir(20)  ve  bu  yüzden  ünlü  uyumlarına  uymadığı  yerler görülebilmektedir.(21)
3.2. Kök ve tabanlarda: 
• Bu biřisi ăün ģeler, ģéne tor(22) atar. ( 1-12)
• Beli ģeler, bu baxar, surfanı(23) aċar. ( 1-29 )
• O kissei (24) ģötdi. ( 36-14 )
• O ģızılĩ atar iċine. ( 3-13) 
3.3. Çokluk eki almış  kelimelerde:
• Başmaxların ģoydí başınıņ altına, orda yatdí. ( 36-7 )
• Atır balaları yéyir. ( 13-11 )
• Atdařı yér be yée élir. ( 3- 44 ) 
3.4. iyelik eki almış  kelimelerde:
• Iki rikat namazın ġılar. ( 1-27 )
• Şah destur déyéř, ćellat munun boynun(25) vursīņ. ( 1-19)
• Özüni yıxdí éve. ( 20-21 )
• Baćı niye ġåvalısan Allah’ın ĥeyvanıņ. ( 2-191 )
• Apardí, üċün (26) de ġoydí bi yére. (15-22)
3.5. Zamirlerde: 
• Munı niye öldüresēn be? ( 1-21 )
• Munĩ öldürüm  (17-1 )
• Buní pişiymişem, yiyen yoxdí. ( 18-9 ) 
3.6 ilevleri:   
3.6.1.  Belirtme  hâli  eki,  cümlede  yapma  bildiren  fiillerin doğrudan  tesir  ettiği  ismi  belirli  duruma  getirir ve onu belirtili  nesne yapar.  Belirtme  hâli  ekinin  olmadığı  isimler,  tabiatıyla  nesne durumundadır ve belirtisizdir.
• Nenem meni ċox ister. ( 2-17)
• ċöreyi ģeti, ċöreyi ģeti, déyerdileř. ( 2-31)
• Bu ġız ġapını döydü, ģöydi. ( 2-88 )
• Bu sarí ineyi ģereĥ kesesen. ( 2-129)
• Dédi ki siz tuřu ġoyarsız. ( 2-20)
 4.Yönelme Hâli: + A
4.1.  Allamorfları:  +(y)a,  +(y)e, + e, +ē,  +ā,(27) +a. Yönelme hâl  eki,  Salmas  ağzında  ünlü  uyumuna  genellikle  uymakla  beraber, nadiren uymadığı örnekler de sergilemektedir. 
4.2. Kök ve tabanlarda:
• Ġoxma, her nemene sene dése; déne baş  üste.(28) ( 4-37 )
• ģün o ģün olar, yétişeleř heman bu éve. ( ( 8-24 )
• Vallah istiyem ayrı  Şehere ģédim ( 9-8)
• Bu ģéetdi iċeriya. ( 20-16)
• Eyil o ģūya. ( 2-119 )
• Ġardaş ģirdi iëeriyē. ( 5-26 )
• Ġarı enāmın aldí, düzeldi yolā. ( 32-11 )
4.3. iyelik eki almış kelimelerde:
• Baxar,  ģéċer merizin yaana. ( 5-10)
• Ģétdileř bi nefer ģeldi ġabahlarına. ( 11-7) 
• Onun ġućağına. ( 12-20 )  
• Dâmâdınan ģelin  ģeşdî erus otağınā. ( 5-25 )
4.4. Çokluk eki almış kelimelerde:
• indi ģeldim, düşdüm ċöllerē. ( 1-29 )
• Ġızlara xeber olar ki Şax İsmayıl nećat  tapdı. ( 15-17 )
• Dédi  ki  vezirlere, Şah  İsmayıl’i  bićür  éliyax,  aradan aparax. ( 15-19 )
4.5. Zamirlerde:
• Ģéş , ģe, buraya; vérim. ( 2-116 )
• Bu muna ċeker bi deste tükünnen véreř. ( 13-16 )
• Sen mene (29) insaniyetlıx élemisen. ( 13-17)
• Beke sene bi zefer yétirerdiler.  ( 15-18 )
• Şah ġızını vérer onā. ( 3-26 )
4.6. işlevleri: 
4.6.1.  Yer aldığı cümlede fiilin yönünü belirtir.
• Yäxëílıg éle at deryāya. ( 1-1)
• indi, ģeldim, düşdüm ċöllerē. ( 1-29 )
• Meni aparın patışahın yaana. (1-43 )
• Kişi o düĥtüre, bu düĥtüre aparım. ( 2-128 )
4.6.2. Cümleye “maksat” anlamı katar.
• Yéddi ģéće  tezeden buna toy tutalar. ( 14-24)
• Bulař yédile, ģeldile yatmağa. ( 9-15)
• ģüne bi ģün olar, bu oğlan ċıhar  Şiqara, dolanmağa. ( 5-4)
• ċıhar bi seyre, ģörax ne xeberdi?( 28-7)
4.6.3. Geldiği cümlede “bir  Şey üzerine” anlamında kullanılır.
• Toy  yatsın,  Hey  kesin  ġıċına  bu  başmağ  olsa,  men  onı alaćām. ( 2-178 )
• Bu ġızı ģoydu tendire. ( 2-181 )
• Ot ġalxar ģöyün üzüne. (3-41 )
• Bu biy ģünnerim elin ġoyub béline, dolanırdı feğir feğir. (4- 3)
4.6.4. Kullanıldığı cümlede  “bir  Şey içine” anlamı verir.
• Be bu niye bu ģüne glbdı? ( 2-218 )
•  Ģet, ģir säāız ağaćına. ( 3-40 )
• Men seni néyneyim, ġoyum seni ćibime.? ( 4-8 )
• Biy dene de ġaşıx ġoy iëine. ( 7-7 )
5.Bulunma Hâli: +DA
5.1.Allamorfları:  +de, +dé, +da, +dä (30), +dē (31) +ta.  Ekin genellikle  tonlu şekilleri  kullanılmakla  birlikte,  tonsuz şekline  az  da olsa  rastlanılmaktadır.  Eski  Anadolu  ve  Osmanlıcada  sadece  tonlu Şekilleri kullanılmışır. Bulunma hâli ekleri Salmas ağzında konsonant  uyumunda istikrarlı değil ama ünlü uyumlarına uymaktadır.
5.2. Kök ve tabanlarda:
• Bi ģün nexirde bu ki i yatdí, ġıza da yatdí.
• ģötürelle  munı  defni  keln  éliyib,  heyatta ġuyluyallā.  ( 3-61)
• Ağaşda bir nefer var. ( 18-19 )
• Ketde seher olar baxar. ( 4-73 )
• Ba  alar ğéder bi dene derbendē. ( 5-16) 
5.3. Çokluk eki almış kelimelerde:
• indi özüm ġaldım ċöllerdē. ( 1-25 )
• Dérelerde sél kimin. ( 3-2 )
• Bu ġız ağlır, avınuř, zahi yérlerinde ölüt. ( 12-17 )
5.4. iyelik eki almı  kelimelerde:
• ġedim kürsü başında oturub éşitmişem. ( 1- 1)
• ģeder kiċiĥ baćısının évinde bi ba  gonaxlanar. ( 4-68)
• ģünüzler sizin yaanızdayam. ( 8-16)
• Oturar Şahın élċi daşının üstündē. ( 3-14 )
• Bir dene pehlivam kişi deryāın iċindédi. ( 3-21 )
5.5. Zamirlerde:
• Sen éle meni burada öldür. ( 18-17 )
• Néce ģün, néċe vax ġaldí orda. ( 15-26 )
• Ģeler, ģötürer, onda ģörer. ( 14-16 )
5.6. işlevleri: 
5.6.1. Yer aldığı cümlelerde, fiili gerçekleştiği yeri ifade eder.
• Dįyeller ki deryāda bi dene ġızıl balıx vardî. ( 1-3 )
• Indi özüm ġaldım ċöllerdē. ( 1-25 )
• Bu ġız ģetdi, durdu nenesin yaında. ( 2-26 )
• Bu  biřsi  ģün ģédeř,  oturar Şahın  élċi daşının üstündē.( 3-14 )
5.6.2.  Cümlede,  zaman  bildiren  kelimelere  gelerek  fiilin,  o zamanın içinde yapıldığını veya yapılacağını belirtir.
• Bi ģünlärin ģün ndä bi dänä pāTi ah meriz ıdí. ( 1-2 )
• Axırda senin ġolun o kesdi. ( 8-16 )
• Tüt dolanar, üċümćü defesinde bu ya Eli déyer. ( 13-27)
• Allah bu serveti ānî vāhidde senin elinen alsın.  (23-11 )
• ilde üş  dene alma vérerdi. ( 16-2 )
• Dé bi ģünde. ( 2-126 )
6. Ayrılma Hâli:  + DAn
6.1. Allamorfları: +den, +dēn, +dan, +da +nen, +nan (32), +ne, +na,  +en.  Ayrılma  hâli  eki  de  konsonant uyumuna uymamakta ve sürekli tonlu seslerle kullanılmaktadır. Ünlü uyumları tamdır. Sonu  n ünsüzüyle  biten  kelimelerden  sonra  ileri  benze    tirme  sebebiyle  d ünsüzü  n  ünsüzüne  dönüşmek  ve  bazen  ekin  sonundaki  n  ünsüzünün düştüğü  görülmektedir.(33)  Diğer  hâl  eklerinde  olduğu  gibi  asıl  işlevi isimleri  fiillere  bağlar;  fakat  kimi  zamanlarda  isimleri  edatlara bağladığı zamanlar da bulunmaktadır.
6.2. Kök ve tabanlarda:
• Özü yéner texdēņ, onu ġoyar textin üstünē. ( 1-47 )
• Sabahdan öz ġızım ģédećaxdí. ( 2-108 )
• Burda  néċe  ģün     ġonaxlananna  sonra  ģét  ortamćı baćımģile. ( 4-66)
• ģédennen sora vonaxlar ģétti. ( 9-23)
• Men ģédim iki sahatdan sōra ģelim. ( 11-36)
6.3. iyelik eki almış kelimelerde:
• Budunun etinnen keser keser, atar bunun ağzına. (13-6 ) 
• Ey ċetel, senin ölünnen de bize ziyan ģeliř. ( 14-2 )
• Ģene adamlaın üstünnen ģédéy, atdanır. ( 14-24 )
6.4. Çokluk eki almış  kelimelerde:
• Diyer: - bizlerden iki defe olar, iki defe olmaz. ( 13-29 )
• Olarda bizim ambarımız doludí. ( 4-84)
6.5. Zamirlerden sonra:
• Onnan sōra bu héyvan ölēř. ( 3-61 ) 
• Men hardan ģérdeřem ora?11-15)
• Diyer  ki  men  senen  o  dünyanı  istirem,  meni  aparasan  öz  dünyama. ( 13-32 )
6.6. işlevleri: 
6.6.1. Cümlede fiilin nerden çıktığını ve başlangıç yerini ifade eder.
• Senen menim ferġim nemenedi. ( 23-25)
• ģörer, o yanan bi dene ģözel ćavan ģeldi. ( 1-29 )
• Bunun ayaxlayınan yapışdı. ( 2-28 )
• Ordan özün soxar iċeriye. ( 3-38 )
• Kilisenin zenģi ģédir,  Şah yuhudan ayıdıb. ( 4-52 )
6.6.2. Cümlede zarf  tümleci olarak kullanılabilir.
• Bunu tezeden atar deryaya. ( 1-12 )
• Bu ģétdi, eti vérennen soņra iki ģün üş ģün düşti. ( 2-138 )
• Onan sōra bu héyvan ölēr. ( 3-61 )
• Burada  néċe  ģün gonaxlananna  sonra  ģét ortamćı baćımģile. ( 4-66 ) 
6.6.3. Cümleye sebep anlamı katar.
• Men dilenmaxdan zara ģeldim. ( 23-2 )
• Üş ģün muna yaxın düşmez ġorxudan bu. ( 3-60)
6.6.4. Nesnenin neden yapıldığını gösterir.
• Bi dene palċıhdan évdî. ( 5-17 )
7. Vasıta Hâli:  + (I)LA
7.1.  Allamorfları: +nān,  +  nāņ,  +nen,  +nan(34), +na,+ne,+neņ.   Vasıta  hâl  ekinin  bu şekilleri +ile  edatının  n  ile  genişletilmi şeklidir.(35) Salmas ağzında ise bu fonetik şekiller ünsüz benze tirmesi sonucu  ortaya  çıkmıştır.(36)  Kimi  durumlarda da ekin sonundaki  n ünsüzü  düşmüştür.(37)  Kalınlık-incelik  uyumuna  genellikle uyum sağlamaktadır. 
7.2. Kök ve tabanlarda: 
• Vezir vüzeraynan ćenģim var. ( 15-12 ) 
• Bu héyvan tezedennen bu derdinen naxoşluyoar. ( 3-57 )
• Feġet orda o belinen oranı ġazarsan. ( 4-39 )
• Ģürültüyne atarlař deryāya. ( 4-89 )
7.3. iyelik eki almış  kelimelerde:
• Biy dene ċenģel elinnen aşdí. ( 5-19)
• Hu da orda xanımısınna istirahere meşġul olāllř. ( 5-32 )
• Allahvérdi Xan veziriynen ċıxırmı éşiye.  ( 4-21 )
• Bu orda xudafizleşeř ġarda ınāņ. ( 5-32 )
• Ağzının loğabıyneņ ċeĥdi menim ġoluma. ( 8-4)
7.4. Çokluk eki almış kelimelerde:
• Baxar bi dene de merizlerinen yatıPdı. ( 5-9 )
7.5. Zamirlerde:
• Éy ċetel, ģel mennen ćeng éle. ( 14-16 )
• Onna semimi yolda  oldular. ( 5-4 )
7.6. işlevleri:
7.6.1. Cümlede fiilin hangi vasıtayla meydana geldiğini ifade eder.
• Şahın desturuynān deryānın ġıraxlarına ċadırlar döşener. (1-5)
• Bu héyvan tezedennen bu derdinen naxoşluyar. ( 3-57 )
• Allahvérdi Xan veziriynen ćıxırmış éşiye. ( 4-21 )
• O Patışahı  apararsız textiynen,  séltenetiyne, atarsız deryāya. ( 4-99 )
7.6.2. Cümleye beraberlik anlamı katar:
• Menim onna işim var. ( 4-31 )
• Buranın sahabinen ćenģ éliyesēņ?
• Hansí elinnen ċıhatdın ġızılları? (8-9) 
7.6.3. Cümlede tarz zarfları meydana getirirler.
• Apararlar munı, ģürültüyne atalař deryāya. ( 4-39)
8. Eşitlik Hâli.+CA
8.1.Allamorflar: +ća. inceleme yaptığımız metinlerde bu ekin genişlemiş Şekline  de rastlanmıştır.  Eşitlik  hâl  ekiyle  genişlemiş ve kalıplaşmış bu şekiller  eşitlik  görevinden  ziyade  daha  artık  çok  zarf  olarak kullanılmaktadır. Benzerleri Anadolu ağızlarında da kullanılmaktadır.(38)
8.2. Fonsiyonları.
 8.2.1. Cümlede tarz bildiren zarflar meydana getirir.
• Yaşaća Şişi saldi. ( 30- 9)
• Bu yavaććana kişini ċağırdı o yana. ( 11- 20 )
• Yavaććan    Şereni néće ģetireā, néće ya Eli déyeř. ( 7-20)
9. Yön Hâli: +ra, +ArI
9.1.  Allamorfları.    +ra, +arı, +eri.  Yön  hâli  eki  artık bünyesinde  bulunduğu  kelimelerle kalıplaşmış  ve  işlek  bir  hâl  eki olmaktan  çıkmış durumdadır.  Bu  ek için dikkat çekici durum, kendisinden sonra yönelme ekinin gelebildiği yerlerde, bu ekin ara sıra düşmüş olmasıdır. Ünlü uyumlarına uyum sağlamaktadır.
9.2. Kök ve tabanlarda:
• Men ģirdim, iceri ģördüm. ( 4-15)
• Onan sonra kiċiĥdédi bu.( 4-61)
• Yatannan sōra baxır,  ģörür, bu oğlan ayıxdı, yatmayıb. (5-17)
9.3. Zamirlerde:
• Allah be bura xarabalıx yér ıdí. ( 4-13)
• Bi dene ħanım yolluyarığ ora.(39) ( 4- 24 ) 
• Déyér ki sen hara, bura hara?  ( 4-64)
9.4. işlevleri.
9.4.1. Cümlede, eklendiği kelimeye yön anlamı verir.
• Aċır, ģelir iċeriye. ( 5-27)
• Ey ċetel ģel bura, ćenă éliyäx. ( 14-3)
• Bu vérir, ollar ċekir yuxarıya. ( 16-29)
10. Hâl Ekleri Arasındaki Görev Değişikliği. Hâl eklerinin birbirlerinin yerine kullanılmasına hem Türkçenin tarihî dönemlerinde hem de ağızlarda bolca  rastlamaktayız.(40) Dolayısıyla Güney Azerbaycanin Salmas ağzında daTürkçenin bu yanına birçok ekilde Şahit olmaktayız.
10.1. Yalın Hâlin ilgi Hâli Yerine Kullanılması: Yukarıda da gösterdiğimiz gibi, yalın hâl kendisinden başka unsurlarla ilgisi olmayan hâldir. Oysa ilgi hâlinin işlevi, bağlı olduğu unsurun kendisinden  sonra Geldiği unsurlara tabi olduğunu  göstermesidir. Bu başlık altında verdiğimiz örnekler şekil olarak yalın hâl gibi  görünse de, aslında yalın hâl olarak değerlendirilemez. Bunlar, yalın hâli incelediğimiz cümlelerde görüldüğü gibi işlev bakımından yalın hâl değil, birer isim tamlamasıdır; yani bu kelimeler kendisinden sonraki unsurlara tabidir.
• Dizin ġoydu, başın ġoydu  mınıņ dizi (41) üste.( 2-96 )
• Aşım pilåvım (42) üste( 27-19) 
• Bi ģünnerim bi ģüninde Şah İsmayıl iki dene nişannısı var ıdí. ( 15-1 )
• Ġızım seen nenen (43) ġırxı ċıxmıyıb, ćemahet bize  ģüler.(2-77)
• Ģédelle, patışaha déyélle ki bū sahabı vardí. (4-30) 
• Ģédex ġızımız évine  ġonah da. ( 6-3 )
10.2.     Belirtme Hâlinin Yönelme Hâli Yerine Kullanılması(44)
• Başşadı harıldamağı. ( 2-127 )
• Bu başdar yolu ģeder. ( 4-62) 
• Uşağı ġoydı yére, ģetdi; başladı aşşığ óynemağíy. ( 12-22)
• Munı da tanıdılar tanıdılā, Şahınan dustudí;  ģedeřdi, ģelerdi, munı yol véřdileř.(23-22) 
• Meni néćat vére. (18-17) 
• Bu buranı nişan ġoydí. (16-8 ) 
• Başladí ġızların toylarını. (15-19) 
• ģine başlıyalla ćenăı.( 15-17) 
• Bu ģeler heman ağ atí miner.( 14-14 ) 
• Bu işlerin hamısını men éncam vérmişem. (14-27) 
• Bular başlılar toylarí, ne toy. ( 14-30) 
• Ģene meni xeber vérersen. (13-14)
• Sen beke bizi néćat véresen. ( 12-11) 
• Ġardaş seni at vérrem. ( 5-6) 
• Şahınan vezir başladı fe    taxumağí. ( 29-27 )
• Meni niye vurusān? ( 30-14 )
10.3. Yalın Hâlin Yönelme Hâli Yerine Kullanılması:
• Ġuyruğumu batıram senin ģözen.45 ( 21-17 )
• Sen mennen danışanda niye elin ġoymuşdun ağzan? ( 24-25)   
• ģötü meni, ġoy ćiben. ( 4-7)  
• Bi dene köpeĥ ġarı it ġarı her ne éley, meem başım éley. (2-124 )
• Bala ģét, nenen déynen bi ģéće bizi ġonax élesin. ( 9-21 ) 
• Bu biden elindeki xenċeri aċır, ilaní iki(46) bölür. ( 13-11) 
• Mexsus diyer mene bi dene otax vérin, ģéćeden ģéce yatım. ( 8-15) 
• Bu sırfa tabağın(47) ġurban olum. ( 2-94 )
10.4.     Yönelme Hâlinin Belirtme Hâli Yerine Kullanılması:(48)
• Men sene bî yére aparasan, héş  kes omluya. (26-18) 
• Tāćir başına ġåvzadı, ģördi, éle ne vaxhtdi.( 23-5)  
• Dedesinin vesiyetine yéine yétirdi, ġurtardí. ( 14-10 ) 
• ģédin, onu sahabına ċağırın ģesin. ( 4-30 )
10.5. Yalın Hâlin Ayrılma Hâli Yerine Kullanılması:
• Dédi ki Allah, bu sérveti senin elin alsın. 
10.6. Bulunma Hâlinin Yönelme Hâli Yerine Kullanılması:
• Ay béle olasan, ay éle olasan; harda (49) ģetdin, ġaldın?
10.7. Belirtme Hâlinin Yalın Hâl Yerine Kullanılması: 
• Bu kişi ģeldi, ģećeni biy az fikre düşdi.( 22-17)  
• Ģéćeni orda ġaldí. ( 18-15) 
• Éle sızıldamax sesi ġelir ki  eġli hésab işi deyiļ. ( 8-18 )
• Ģeder, o ģünü de munun eline hés zat ģelmez.(4-10) 
• Bu üċümćü ģünü ģéne ģeler, atar deryāya. ( 1-10 )
10.8. Yalın Hâlin Belirtme Hâli Yerine Kullanılması: Yine; aslında yalın hâl olarak değerlendirmediğimiz, iyelik ekli veya eksiz, Şekil olarak yalın hâl gibi görünen ama işlev bakımından belirtme hâlinde olan, yani fiillerin tesirindeki kelimeleri gösteren örnekleri bu başlık altında verdik.(50)
• Kişi (51) o düĥtüre bu düĥtüre aparım. ( 2-128 )
• Bu yazıx ġız hansı ġapıya apařdı. ( 2-136 )
• Bu baş alar ċıxar, ģédeř. ( 8-11 )
• Évin yıxısın, ne yatmısan, arvadım (52) apardılar. ( 14-1)  
• Bular gene bir biri sürteler yére. ( 14-3) 
10.9. Belirtme  Hâlinin ilgi Hâli Yerine Kullanılması:  Belirtme hâli ekinin ilgi hâli  eki yerine hem Anadolu ağızlarında(53) hem tarihî dönemlerde hem de günümüzde Özbek ağızları, Türk yazı dillerinden  Kumuk, Karaçay ve Balkar Türkçelerinde de  kullanıldığı belirtilmektedir.(54) Fakat, kimi durumlarda Salmas ağzında olduğu üzere, zamirlere gelen ilgi hâli ekinin son sesi düştüğünde ortaya çıkan yapının akuzatif ekli bir genetif çekimi olup olmadığı hususunda Gökdağ  uyarıda  bulunur.(55) Karahan, belirtme hâli eki ve ilgi hâli ekinin eklendikleri unsurlara  “belirlilik”  katmalarından  Dolayı  benzer işlevde olmalarının altını çizerek, başlangıçta geniş bir kullanım alanına sahip olan belirtme hâli ekinin, yerini zamanla bu sebeple ilgi hâli ekine bıraktığını dile getirir.(56)
• ģümüş pulu atar onu iċine , déyér. ( 3-8 )
• Ģörer belé bi dene  ģözel ġızdı ki misli yoxdu munu. (4-25)
• Ģédin, onu sahabına ċağırın ģesin. ( 4-30 )
• Bu ġız getdi, durdu nenesin yaında. ( 2-26 )  
• Ģeldi mollasın yāna. ( 2-70 )
• Ģeldi bu ayının yaana, selam veřdi, ģeşdi ayını yāna.( 22-20) 
• Ģeder, yétişer patışāhı xıdmetine, éhtiram éler. ( 1-44 ) 
• ġe, bu seni    efandı, mını işģinē. ( 1-45 ) 
SONUÇ
Türkçenin tarihî dönemlerinde ve diğer birçok ağızlarında olduğu üzere, Salmas ağzında da özellikle iyelik ekini almış kelimelerin ilgi, belirtme, yönelme ve ayrılma hâli ekleri işlevini  üstlenmesi kayda değerdir.     
ilgi hâli eki yapı bakımından Azerbaycan Türkçesinin yazı dilinden farklı değildir, fakat ses olayları sonucu başta ikiz ünlüler olmak üzere çok değişik yapılar ortaya çıkmıştır.Eski  Anadolu Türkçesinde devamlı yuvarlak  ünlüyle kullanılan Bu eki,  Salmas ağzında genellikle düzleşmiş olarak görüyoruz. Bu eklerde, n ünsüzünün düşmesinden dolayı ünlülerin uzaması da dikkat çekicidir.
Anadolu ağızlarıyla beraber Salmas ağzında, bazı durumlarda, iyelik ekini almış  kelimelerde belirtme Hâil ekinin kullanılmaması, Eski Anadolu Türkçesinde bolca rastlanan ve bu dönemden kalan bir özelliktir.  İ’leşme temayülünün yine Azerbaycan Türkçesinin bir karakteristiği olarak öne çıkması ve nı belirtme hâli  ekinin özellikle isimlerden  sonra,  Kars  ili  ağızlarında da kullanılması belirtilmesi gereken bir husustur. Salmas ağzında, belirtme hâli ekinin yönelme hâli görevinde  kullanılmasına, genellikle Güneybatı Anadolu ağızlarında rastlamamız belirtilmesi gereken bir durumdur. 
Doğu Anadolu ağızlarının ayırıcı özelliklerinden olan ağan,i en, gözen, nenen vb. kullanımların, Salmas ağzında da yoğun olarak görülmesi, her iki ağzın  Azerbaycan sahası içinde değerlendirilmesi açından öne çıkan bir durumdur. Yönelme hâli ekinin belirtme hâli işlevinde çokça kullanılması ve bunun Güneybatı  Anadolu ağızlarında da bolca olması (57)  yanı sıra, genellikle ikinci tekil iyelik eki  almış kelimelerde yönelme hâli ekinin düştüğü veya kullanılmadığı örneklerin bolluğu ve bunların Anadolu ağızlarında da yer alması dikkat çekmektedir.   Bulunma  hâli eki Azerbaycan Türkçesi yazı dilinden Farklı değildir. Ayrılma hâli ekinde Azerbaycan Türkçesi ağzına çok yakın olan Doğu Anadolu ağızlarında çokça görüldüğü gibi, ünsüz benze tirmesi sonucunda nan, nen ekillerinin  görülmesidir. Vasıta hâli ekinde de yine ünsüz benze tirmesi ve ekin sonunda  ünsüz Düşmesiyle oluşan yapılar belirtilebilir. Yön hâlindeki en bariz durum,  özellikle yönelme hâli ekini almamayı tercih etmesidir.
İşlev  benzerliğinden dolayı, belirtme hâli ekinin önceleri ilgi hâli ekinin görev  alanına dahil olduğunu Göz önüne alırsak, Salmas ağzında belirtme hâli ekinin ilgi hâli eki yerine bolca kullanılması, bu bakiyenin ya amaya devam ettiğine işaret etmektedir diyebiliriz.
KAYNAKÇA
ALIŞIK Gül en  S., “Azerbaycan Türkçesi”, Türkler,(Editörler: H.C. Güzel, K.Çiçek, S. Koca), C. XIX, Ankara 2002, s. 227-243.
BAŞDA Cahit, “Türkçede  İyelik Yükleme Sorunu Dede Korkut Örneği”,  Turkish  Studies,  International  Periodical  For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic , Volume 3 / 1, Winter 2008.
BAYATLI Hidayet Kemal, Irak Türkmen Türkçesi, TDK Yayınları, Ankara 1996.
BURAN Ahmet, Anadolu Ağızlarında İsim Çekim (Hâl) Ekleri, TDK Yayınları, Ankara 1996.
CANPOLAT Mustafa, “Eski Anadolu Türkçesi’ndeki Belirtme Durumu (accusatıvus ) Ekinin Kökeni Üzerine” Türkoloj Dergisi, Ankara 1992, Cilt X. Sayı 1, s. 9-11.
DAŞDEMĐR Muharrem, “Anadolu Ağızlarında Çekimli Yapılarda Orta Çıkan (e)n Eki ve Buna Bağlı Ses Deği meleri”  A. Ü. Türkiyat  Araştırmaları Enstitüsü  Dergisi,  Sayı  36, Erzurum 2008, s. 1-16.
ERCİLASUN Ahmet Bican, Kars İli Ağızları, TDK Yayınları, Ankara 2002. ERGĐN  Muharrem,  Azerbaycans Türkçesi, İstanbul Üniversitesi  Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 1971.
ERGĐN Muharrem, Türk Dil Bilgisi, İstanbul 1980.
GECE  Mehmet, Serap Ağzı,  Gazi  Üniversitesi, Sosyal  Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamı  Yüksek Lisans Tezi, Ankara 1985.
GEMALMAZ  Efrasiyap,  Erzurum İli Ağızları,TDK Yayınları, Ankara 1995.
GÖKDAĞ Bilgehan, A., Salmas Ağzı, KaraM, Çorum 2006.
GÖNEN  Mehmet  Emin, Van Gölü Kuzey Havzası Ağızları, Dicle Üniversitesi,  Sosyal  Bilimler  Enstitüsü,  YayınlanmamıYüksek Lisans Tezi, Diyarbakır 2003.
GÜLSEVİN Gürer, Eski Anadolu Türkçesinde Ekler, TDK Yayınları, Ankara 2007.
GÜLSEVİN Gürer,  Uşak İli Ağızları, TDK Yayınları, Ankara 2002.
GÜNAY Turgut, Rize İli Ağızları, MFAD Yayınları, Ankara 1978.
İSLAMOV Musa, Azerbaycan Dilin Nuha Dialekti, Bakı 1962.
KARAHAN  Leyla, “Yükleme (accusative) ve İlgi (genitive)Hâli Ekleri  Üzerine  Bazı  Dü ünceler”,  3.Uluslararsı  Türk  Dili Kurultayı, 1996, Ankara 1999, s. 605 – 611.
KARAHAN Leyla, Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması, TDK Yayınları, Ankara 1996.
KORKMAZ  Zeynep, Nev Şehir ve Yöresi  Ağızları, Cilt  I, Ses Bilgisi,  Ankara  Üniversitesi  Dil  ve  Tarih-Coğrafya  Fakültesi Yayınları, Ankara 1963. KORKMAZ  Zeynep,  “Batı  Anadolu  Ağızlarında  Yazı  Dilinden Ayrılan     İsim  Çekim  Ekleri  ve  Fonologie-Morphologie Bağlantısı”  Türk Dili Üzerine Ara tırmalar, Cilt II, Ankara 2005, s. 222-231.
KORKMAZ  Zeynep, Gramer  Terimleri  Sözlüğü,  TDK  Yayınları, Ankara 1992.
MENZ  Astrid, “Türkiye Türkçesinin Ağızlarında Yakı  tırma (Örnekseme ) Yoluyla Oluşan  Biçimbirimsel  Özellikler”  V.Uluslararası Türk Dil Kurultayı, II. Cilt, s. 2113-2116.
ÖZTÜRK  İrfan,  Adilcevaz Ağzı, Yüzüncü Yıl Üniversitesi,Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamı Yüksek Lisans Tezi, Van 2001.
RÜSTEMOV  R.E  ve  ŞİRALİYEV  M.,  Azerbaycan  Dilinin  Mugan Grubu Dialekt ve  işveleri, Bakı 1955. 
SARIKAYA  Mahmut, Güney  Azerbaycan  Türkçesi  Grameri, Erciyes  Üniversitesi,  Yayınlanmamı Doktora  Tezi,  Kayseri 1998. SEV Gülsev, Tarihî Türk Lehçelerinde Hâl Ekleri, Akçağ, Ankara 2007.
SÖNMEZ  I ık, Untersuchungen  zu  den  Aserbaidschanischen Dialekten von Qaradağ, Mugan, Zancan, Göttingen 1998.
ŞRALİYEV  M.,  Azerbaycan  Dilinin Nahcıvan Grubu Dialekt ve işveleri, Bakı 1962.
ŞRALİYEV M., Azerbaycan Dilinin Gerb Grubu Dialekt ve Şiveleri, Cilt I, Bakı 1967.
Dipçeler:
∗ Kırıkkale Üniversitesi Türk Dili Okutmanı
1  Zeynep  Korkmaz, “Anadolu  Ağızlarının etnik  yapı ile ili kisi sorunu”  Türk  Dili
Araştırmaları Yıllığı Belleten 1971, Ankara 1980, s. 21-32. 
2 Muharrem Ergin,  Türk Dil Bilgisi, İstanbul 1980, s. 226.
3 Zeynep Korkmaz, Gramer Terimleri Sözlüğü, TDK Yayınları, Ankara 1992, s. 77. 
4  Geniş bilgi  için bkz.,  Ahmet  Buran,  Anadolu  Ağızlarında  İsim  Çekim (Hâl)
Ekleri,  TDK  Yayınları,  Ankara  1996,  s.  14  -23.;  Gülsev  Sev, Tarihî  Türk
Lehçelerinde Hâl Ekleri, Akçağ, Ankara 2007, s. 37.
5  Gürer Gülsevin, ilgi hâli ekinin Diğer hâl eklerinden  farklı olarak isimlerle isim
arasında  bağ kurduğu  dü üncesiyle, hâl eklerinden ayrı değerlendirilmesi  gerektiğini
vurgular. Bkz., Gürer Gülsevin, Eski  Anadolu  Türkçesinde Ekler, TDK  Yayınları,
Ankara 2007, s. 16. 
6 Leyla Karahan da, ilgi  hâlinin varlığını tartışır.  İlgi hâli ekinin, kendisinden  sonra
gelen unsurla bağlılığını sağlamadığını, sadece eklendiği kelimeye belirtme, sahiplik,
mensubiyet, ilgi vb. anlamlarını kattığını ve kelimenin “belirlilik” ini sağladığını ifade eder. Belirtme hâli ekinin de, ilgi hâline benzer Şekilde ilişkisinin bağlı olduğu unsurla
sınırlı  olduğunu, o unsura “belirlilik”  kattığını  ve  nesnenin  zaten  var olduğunu,
dolayısıyla  nesne  yapıcısı  olmadığını  ifade  ederek  hâl  kategorisi  içinde
değerlendirilmesinin  isabetli  olmadığını  işler.  Bkz., Leyla  Karahan, “Yükleme (accusative)  ve İlgi (genitive) Hâli Ekleri Üzerine Bazı Dü ünceler”, 3.Uluslararsı
Türk Dili Kurultayı, 1996, Ankara 1999, s. 605 – 611.
7 Bilgehan A. Gökdağ, Salmas Ağzı, KaraM, Çorum 2006.
8 Sev, age., s. 45.
9 ilgi hâli ekindeki  n ünsüzünün düşmesiyle ortaya  çıkan uzun ünlülü ilgi hâli ekleri
Nuha  ve  Nahcivan  dialektinde  de  bulunmaktadır.  Bkz.,  Musa  İslamov,  Azerbaycan
Dilin Nuha Dialekti, Bakı 1968 s. 86; M. iraliyev, Azerbaycan Dilinin Nahcıvan
Grubu Dialekt ve işveleri, Bakı 1962,  s. 85.
10 Gökdağ, age., s. 74 -77.
11  Mehmet  Gece, Serap  Ağzı,  Gazi  Üniversitesi,  Sosyal  Bilimler  Enstitüsü,
Yayımlanmamı  Yüksek Lisans  Tezi, Ankara  1985,  s.  66;  Işık  Sönmez,
Untersuchungen  zu  den  Aserbaidschanischen  Dialekten  von  Qaradağ,  Mugan,
Zancan, Göttingen 1998, age., s. 93.
12 Hece dü mesi sebebiyle sadece n ünsüzünden meydana gelen ilgi hâli eki, Kars ili  ağızlarında  da  vardır  ama  Salmas  ağzında  olduğu  gibi  kendinden  önceki  ünlüyü uzatmaz.  Bkz.,  Ahmet  Bican  Ercilasun,  Kars  Đli  Ağızları,  TDK  Yayınları,  Ankara  2002, s. 173.
13  Bu  örnekte  teklik  ikinci ahsa yönelme  eki  gelirken  n  ünsüzü  v  ünsüzüne
Dönüşmüş tür. Benzer  değişme  Irak  Türkmen  ağızlarında  da  vardır.  Bkz.,  Gökdağ,
age., s. 157.
14  Birinci  ve  ikinci şahıs  zamirlerindeki  n  ünsüzünün  dü mesinden  sonra  ilgi  hâli
ekinin  i  ünlüsü  genişlemekte,  e  olmakta  ve  böylece  ikiz  ünlü  meydana  gelmektedir.
Aynı yapıyı Anadolu ağızlarında da görmekteyiz. Bkz., Buran, age., s. 66.
15  Mustafa  Canpolat,    bu  ekin  Eski  Türkçedeki  +  (ı)g,+  (u)g    ekinden  geldiği
görüşünü  tartışmaya  açar  ve  eğer  öyle  olsaydı  ekin  sonundaki     g’nin  düşmesi neticesinde  Eski  Anadolu  Türkçesinde  yardımcı  ünlünün  yuvarlaklaması
gerekeceğine dikkat çekerek, Oğuzcadaki bu belirtme hâli ekinin ben-i, sen-i gibi tekil zamirlerde  bulunan  belirtme  hâli  ekinden  genelle    tiğini  iddia  eder.  Bkz.,  Mustafa
Canpolat,  “Eski  Anadolu  Türkçesi’ndeki    Belirtme  Durumu  (  accusatıvus  )  Ekinin 
Kökeni Üzerine” Türkoloij Dergisi, Ankara 1992, Cilt X, Sayı 1, s. 9-11.
16  Belirtme  hâlinin  bu  allamorfu  Rize  ili  ağızlarında  da  vardır.  Bkz.,  Turgut  Günay,
Rize ili Ağızları, MFAD Yayınları, Ankara 1978.
17  Eski  Türkçede  sadece  zamirlere  gelen    bu  ek,    Azerbaycan Türkçesinde  isimlere  de gelmektedir.. Bkz., Muharrem Ergin, Azerbaycan Türkçesi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat  Fakültesi  Yayınları, Đstanbul 1971,  s.140.  Benzer  kullanımlar  Kars Đli  ağızlarında  da
bulunur. Bkz., Ercilasun, age., s. 187.
18 Aynı sesi Anadolu ağızlarında da görmekteyiz. Bkz., Buran, age., s. 104.
19 Ergin, age., s. 41.
20 Gökdağ, age., s.85. 
21  Anadolu  ağızlarında,  Karadeniz  ve  özellikle  Doğu  Anadolu  ağızlarında  görülen
belirtme  hâl  eklerinin  i’le mesi  ünlü  uyumunu  bozan  önemli  bir  faktördür.  Bkz.,
Buran, age., s. 109.
22 Belirtme hâlinin bu  ekli, yapma bildiren fiillerin belirtisiz nesnesini ifade ettiği için
eksizdir. Benzer örnekler için bkz., Efrasiyap Gemalmaz, Erzurum Đli Ağızları, TDK
Yayınları, Ankara 1995, s. 277.; Gülsevin, age., s. 34.
24  Belirtme  hâli  ekiyle  beraber  meydana  gelen  ünlü  ikizle mesi  Anadolu  ağızlarında
da görülür. Bkz., Buran, age., s. 112.
25  Gülsevin,  çalı masında  Eski  Anadolu  Türkçesinde  –ın  ekinin  teklik  üçüncü Şahıs  iyelik  eki  olduğunu  ve  bu  iyelik  eki  üzerinde  eksiz  belirtme  hâli  bulunduğunu  iddia  eder. Bkz., age., s. 15.; Cahit Ba da  da, Dede  Korkut Kitabından verdiği öneklerle aynı  görüşü  destekler.  Bkz.,  Cahit  Ba da ,  “Türkçede  iyelik  Yükleme  Sorunu  Dede Korkut Örneği”
26  Bu  allamorf  Irak  Türkmen  ağızlarında  da  bulunmaktadır.  Bkz.,  Hidayet  Kemal
Bayatlı, Irak Türkmen Türkçesi, TDK Yayınları, Ankara 1996, s. 370.
27  Yönelme  hâlinin  ünsüz  düşmelerinden  kaynaklanan uzun  allamorflarına  Anadolu ağızlarında  ve  Nahçivan  grubu  ağızlarında  da  rastlanır.  Bkz.,  Buran,  age.,  136; iraliyev, age., s. 86.
28  Yönelme  hâli  ekinin,  iyelik  eki  almadan  kelime  köküne  geldiği  bu  yapı  Azerbaycan Türkçesine has bir durumdur. Bkz., Ergin,  Azerbaycan Türkçesi, s.155. 
29  Azerbaycan  Türkçesinde  yönelme  hâl  eki  üzerine  geldiği  zamirlerin  asli ekline  uyum sağlamaktadır. Bkz., Ergin, Azerbaycan Türkçesi, age., s. 147. Benzer temayül Doğu Grubu ağızlarında  da  bulunmaktadır.  Bkz.,  Leyla  Karahan, Anadolu  Ağızlarının Sınıflandırılması, TDK Yayınları, Ankara 1996,  s. 35.  
30 Bu ekil Anadolu ağızlarında da bulunmaktadır. Bkz., Buran, age., s. 78.
31  Uzun  ünlülü  bulunma  hâl  eki  Irak  Türkmen  ağızlarında  da  yer  almaktadır.  Bkz., Bayatlı, age., s. 370.
32  Ünsüz  benze tirmesiyle  meydana  gelen  bu hâl ekine Anadolu  ağızlarıyla  birlikte Kuzey  Azerbaycan  ağızlarından  Nahçivan  ve  Mugan    grubu ağızlarında da rastlamaktayız. Bkz., Buran,  age., s. 204.; iraliyev, age., s. 87.; R.E  Rüstemov ve M. iraliyev,  Azerbaycan Dilinin Mugan Grubu Dialekt ve iveleri, Bakı 1955, s. 79. 
33 Gökdağ, age., s. 139 - 149.
34  Anadolu  ağızlarıyla  birlikte,  Kuzey  Azerbaycan  ağızlarından  Nuha  ve  Karadağ, Mugan,  Zencan  ağızlarında  da  vasıta  hâlini,  +nan,  +nen     eklini  görmekteyiz.  Bkz., Zeynep  Korkmaz,  Nev    ehir  ve  Yöresi  Ağızları,  Cilt  I,  Ses  Bilgisi,  Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayınları, Ankara 1963, s. 91.;  Đslamov,a.g.e  s.  87.; Sönmez, age. , s. 90, 163 - 219.
35  Buran., age., s. 236.
36 Gökdağ, age., s. 139.
37 Gökdağ, age., s.149; Vasıta hâli ekinin bu  ekliyle (+na, +ne ) Anadolu ağızlarında da karşıla maktayız. Bkz., Buran, age., s. 240.
38 Buran, age., s. 267.
39 Salmas ağzında olduğu gibi, Kuzeydoğu Grubu ağızlarından Çayeli ağızlarında da ora,  bura  gibi  zarflar  kimi  durumlarda  yönelme  hâli  eki  almadan  işlevini  yerine getirmektedir. Bkz., Karahan, age., s. 109.
40 Genişbilgi için bkz., Gülsevin, age.; Buran, age.
41 Teklik üçüncü Şahıs iyelik eki de ilgi hâli yerine yine Anadolu ağızlarında
rastlanmaktadır. Bkz. Gemalmaz, age., s. 276.
42 iyelik eki almış kelimelerdeki yalın hâlin, ilgi hâli eki yerinde kullanıldığı yapılar Eski Anadolu Türkçesinde de yaygındır. Bkz., Gülsevin, age., s. 22.; Buran ve Sev bu tür yapılara dair tarihî dönemlerden örnekler verir ama çalışmasında bunları eksiz  belirtili ilgi hâli olarak değerlendirir.Benzer cümleler için bkz.,  Buran, age.,  s.  297; Sev, age., s. 120. 
43 Teklik ikinci Şahıs ekinin bulunduğu yalın hâlin,  ilgi hâli ekinin yerine kullanılması Erzurum İli ağızlarında ve Adilcevaz ağzında da karşımıza çıkar.  Bkz.,  Gemalmaz,age.,  s.  276.;  İrfan Öztürk, Adilcevaz Ağzı, Yüzüncü Yıl    Üniversitesi,  Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamı Yüksek Lisans Tezi, Van 2001, s. 36.
44 Belirtme hâlinin yönelme hâli yerine kullanılmasına  Anadolu ağızlarında da bolca rastlanmaktadır. Bkz., Buran, age.,  s. 131-132.;  Bkz., Gürer Gülsevin, U ak  ili Ağızları, TDK Yayınları, Ankara 2002, s. 86. Gülsevin, çalışmasında, bu kullanımın; Eski  Uygur Türkçesindeki  +ag/+eg  belirtme hâlinin devamı, fiillerin  rejim değiştirmesi ve ünlü daralması sebeplerinden ileri gelebileceği fikirlerini ifade ettikten sonra U ak ili ağızlarlındaki bu durumu, ünlü daralmasına bağlamaktadır.
45 Bu husustaki genel görüşöyledir; ikinci tekil iyelik ekinden sonra gelen yönelme
hâli ekidüşmüş, böylece ortaya çıkan yapı hem iyelik hem de yönelme hâli görevini
üstlenir olmuştur.Bu olay, sonunda geniş ünlü bulunan kelimelere n gelmesi, sonu
ünsüzle biten kelimelerde ise iyelik ekinden önceki yardımcı ünlülerin genişlemesi
neticesinde gerçekleşmi tir. Anadolu ağızlarında genellikle Doğu Anadolu bölgesinde rastlanmaktadır. Örnekler için Bkz., Gemalmaz, age., 281; Buran,  age.,  s.  145; Gökdağ, age., s. 157-158. Aynı yapılar Adilcevaz ağzı ve Van Gölü Kuzey Havzası ağızlarında da yer almaktadır. Bkz., Öztürk, age., s. 36; Mehmet Emin Gönen, Van Gölü Kuzey Havzası Ağızları, Dicle Üniversitesi,Sosyal Bilimler  Enstitüsü,Yayınlanmamı Yüksek Lisans Tezi, Diyarbakır 2003, s. 111. Leyla  Karahan, Anadolu ağızlarını sınıflandırdığı eserinde, ağız gruplarını belirleyen  özellikler olarak, yönelme hâli ekinin Şahıs zamirlerine ve 2. tekil iyelik ekli isimlere gelirken uğradığı deği iklikleri de göz önünde bulundurur. Doğu Grubu
ağız bölgesinde yönelme hâli ekinin, 1., 2. ve 3. Şahıs zamirlerindeki Şekiller için
baan, been, sahan,san, oan, oğan ve teklik  2. Şahıs iyelik Şekli ekiller için, tarlān,
ağzan, anan gibi örnekleri verir. Bkz., Karahan, age.  s. 34-35. Astrid  Menz,  aynı  izaha katılmakla birlikte, Erzurum ağızlarındaki örneklerden hareketle ikinci tekil iyelik eki almış kelimelerin, Türkçenin Eski Anadolu Türkçesine de uzanan tarihî dönemlerinden beri, hem belirtme hâli hem de ilgi hâli eki işlevinde kullanılmasından dolayı, bu tür yapıların yönelme hâli görevinde de kullanılması durumunda, e seslilikten dolayı ortaya çıkabilecek anlam belirsizliğini önlemek için,böyle  farklı bir Şekille karşımıza çıktığını dile getirir. Bkz., Astrid Menz,  “Türkiye Türkçesinin  Ağızlarında Yakıştırma (Örnekseme ) Yoluyla Oluşan  Biçimbirimsel Özellikler” V. Uluslararası Türk Dil Kurultayı, Cilt II., s. 2113-2116. Son  olarak  Muharrem Daş demir, meseleye  başka bir açıklama  getirmi tir.  Bu yapıların, iyelik ekindeki damak  n’sinin çözülmesi (  ñ  > g, ğ,  y,  v,  h  >Ø )sonucu ortaya  çıktığı ve sonundaki n sesinin türeme bir ses değil, çekimli  fiillerle  birlikte,isimlere de gelebileceğini belirttiği  kuvvetlendirme eki  + (e) n olarak değerlendirilmesi gerektiğini  işler. Even örneğinde; ev + i + ñ +e + n  > ev + i + ng + e +n  > ev + i + Ø g + e +n  > ev + i + Ø ğ + e +n  > ev + i + Ø y + e +n  > ev + i  +  ØØ  + e +n  >  ev  +  ie  +n > ev + ē  +n    >  ev + e + n olduğu  gibi. Bkz., Muharrem Daş demir, “Anadolu Ağızlarında Çekimli Yapılarda Orta Çıkan (e)n Eki ve Buna Bağlı Ses Değişmeleri” A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü  Dergisi, Sayı 36, Erzurum 2008, s. 1-16.    
46 Benzer örnekler için bkz., Gemalmaz, age., s. 274.
47 Benzer yapıdaki  görev değişikliği Eski Anadolu Türkçesinde de vardır.  Bkz.,
Gülsevin, age., s. 40. 
48 Anadolu ağızlarındaki örnekler için bkz., Buran, age., s. 173-174.
49  Bulunma hâli ekinin ara sıra isimlerde, genellikle de zamirlerden sonra EskiAnadolu Türkçesinde kullanıldığını görülür. Bkz., Gülsevin, age., s. 16.
50 iyelik ekini almış kelimelerin yalın hâli ile bir kelimesi veya işaret sıfatlarının isim  kök ve tabanlarından  sonra  gelerek  belirtme hâli işlevinde kullanıldığı  örnekler  Eski Anadolu Türkçesinde de vardır. Bkz., Gülsevin, age., s. 35.Günümüzde  ise  iyelik eklerinden  sonra  belirtme  hâli  eki  mutlaka gelmektedir. Salmas  ağzı bu açıdan Eski Anadolu Türkçesinin bakiyelerini hâlâ ta ımaktadır. 
51 Bu tür kullanımlar,  Erzurum ili ağızlarında da görülür. Bkz., Gemalmaz, age., s.274. 
52 Buran ve Sev,iyelik eklerinden sonra belirtme hâli ekinin düştüğü bu tür örnekleri çalışmalarında;  eksiz belirtili belirtme (yükleme) hâli olarak ele alır.  Bkz.,  Buran, age., s. 299; Sev; age., s. 188-189.
53 Buran, age., s. 131. 
54 Gülsevin, age., 27, 28 ve 36. ; Sev, age., s. 247-248.
55 Gökdağ, age., s. 150.
56 Leyla Karahan, “Yükleme (accusative ) ve ilgi(genitive)Hâli Ekleri Üzerine Bazı Düşünceler” 3.Uluslararsı Türk  Dili Kurultayı, 1996, Ankara 1999, s. 605-611.
57   Zeynep  Korkmaz, bu durumun bölge ağızlarındaki ünlü daralmasından ileri geldiğini, Günay ise geçi siz fiillerin geçişli fiil olarak işlev görmesinden kaynaklandığını söyler.  Bkz., Zeynep Korkmaz, “Batı  Anadolu  Ağızlarında Yazı Dilinden Ayrılan isim Çekim Ekleri ve Fonologie-Morphologie Bağlantısı” Türk Dili Üzerine Ara tırmalar, Cilt II, Ankara 2005, s. 222-231.; Günay, age., s. 111.