Umud Urmulu: yazıda Azeri sözü yerine Etnik kimlik Analamda Türk, Vatan Anlamınadn Azerbaycan ve Vatandaşlık Anlaminda ise Azerbaycanli kullanılmıştır.
Süer EKER / Güz 2008
Özet
Türki, Türki-yi Azerbaycani vb. adlarla da bilinen Güney Azerbaycan Türkçesi (GAT), Türk dili ailesinin Oğuz grubunun yazılı ve resmî dil olmayan bir üyesidir. İran’ın toplam nüfusunun % 24’ü Güney Azerbaycan Türkçesi Ana dili olarak onuşmaktadır(bu sözü kesin olarak söyleyemeyiz, iranda şimdiye kader heç bir etniksel Analiz Sayısı olmamış). Ancak Güney Azerbaycan Türkçesi, Farsçanın yoğun baskısı altındadır.
Azerbaycan’da ve bütün ülkede yaklaşık seksen yıldır Farslaştırma politikası yürütülmektedir. Bu çalışmanın amacı, Güney Azerbaycan Türkçesinin toplumsal-siyasal ve toplum-dilbilimsel durumunu kısaca analiz etmektir. Son bölümde Güney Azerbaycan Türkçesi’nin yeni görünümleri hakkında bilgi verilecektir.
In the Pincer of Farsi (Persian) Language South Azerbaijanian Turkish
Abstract
South Azerbaijan Turkish, also known as Türki, Türki-yi Azerbaycani etc., is a non-written and unofficial member of the Oguz group of the Turkic language family. In Iran, 24 % of the total population speaks South Azerbaijan Turkish as native language but South Azerbaijan Turkish is under the heavy press of farsi (Persian) language.
Persianization policy has been pursuing by official in Azerbaijan and whole country for about eighty years.
Main aim in this paper is to analyze briefly the socio-political and socio-linguistic situation of South Azerbaijan Turkish. In the last section aspects of South Azerbaijan Turkish will be introduced.
1. Giriş
Antik Pers, Sâsânî ve Sâmânî uygarlıklarının mirasçısı, bin yıldır Türk topluluklarının en yoğun yerleşim alanlarından biri, coğrafî ve kültürel bakımdan Anadolu ve Rumeli Türklüğü ile Orta Asya Türklüğü arasında köprü olan İran, Selçuklulardan, Rıza Şah’ın iktidara el koyduğu 1922 yılına değin, Türk hanedanları tarafından yönetilmiştir. Bu hanedanların etnik bakımından Türk, Ana dillerinin Türkçe olması, devletin ve baskın kültürün İranize niteliğini değiştirmemiştir.
Başlangıcı Bugut Yazıtı(1) ile belgelenen, Selçuklu döneminde gelişen ‘Türk-İran ortakyaşamı’ (İng. symbiosis) iki halk arasındaki kültürel, etnolengüistik hatta genetik yakınlıklar meydana getirmiştir. Ancak, Osmanlıların Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Kafkaslar ve Irak’I hâkimiyet altına almalarının ardından, İran şahlığı ile siyasî ve dinî rekabetin yarattığı gerilim, bölgenin bugünkü siyasî yapısını da belirleyecek biçimde çatışma ortamına dönüşmüş ve bu süreç Kasr-ı Şirin anlaşmasına değin (1639) fiilen devam etmiştir. Firdevsî’nin Şehnamesi ile belgelendiği üzere, antic dönemlere uzanan İran-Turan rekabeti, dört yüzyıldır sıcak çatışma yaşanmaksızın, bugün de devam etmektedir.
‘Vahid’ Azerbaycan’ın Bölünmesi
İran, Osmanlının 1877-1878 Türkiye-Rus Savaşı (1293 Harbi) ile yaşayacağı trajediyi 1828 yılında Türkmençay Antlaşması ile yaşamış ve Aras nehrinin kuzeyindeki topraklarını Rusya’ya terk etmek zorunda kalmıştır. Rus işgaliyle, Kuzey ve Güney olarak ikiye bölünen Azerbaycan'ın tarihinde, bugüne uzanan yeni bir dönem başlamıştır.
Kuzey ve Güney Azerbaycan arasındaki ilişkiler yirminci yüzyılın ilk çeyreğinin sonuna, Rusya'da Bolşevik, İran'da Pehlevî rejimlerinin tesis edilmesine değin kısmen sürse de, bu dönemlerden itibaren Stalin’in yayılmacı, Pehlevîlerin asimilasyoncu siyasetleri ve Soğuk Savaş süreci, iki Azerbaycan arasındaki sınırlı ilişkileri fiilen kesmiş, toplumsal ve kültürel ayrımları belirginleştirmeye başlamıştır.
Rusya ve Türkiye ile komşu olan Güney Azerbaycan’ın, İran’ın modernleşme tarihinde önemli bir yeri vardır. Batıdan ve kuzeyden gelen değişim dalgalarının İran’ın bütününe aktarılmasında, Azerbaycan aracı bir rol oynamıştır. Osmanlıların 19. yüzyılda resmen başlayan yenileşme, batı dünyası ile siyasal, kültürel ilişki kurma süreci, II. Meşrutiyet, Cumhuriyetin ilk dönemlerindeki dil devrimi gibi sosyo-politik ve kültürel reform hareketleri, İran için hazır modeller teşkil etmiştir. Azerbaycan’ın bir parçasının Rus nüfuz alanına girmesi de, İran’ı modernleşme sürecinde kuzeyden gelen etkiye kısmen açık hâle getirmiştir.
Azerbaycan Türkleri ve Pan-İranizm
Azerbaycan aydınlar tarihin her döneminde İran yönetimlerinde önemli roller üstlenmiş, ancak bu roller onları, genellikle, Fars kültürünü esas alan sisteme yakın olmaya zorlamıştır. Bugün için, dinî, siyasî hatta askerî bürokraside, en üst derecedeki imamet makamı da dâhil olmak üzere, çok sayıda Türk kökenlinin bulunması vb. ‘supap’lar nedeniyle, Türklerin yoğun bir tehdit algılaması ve bugün için İran’dan güçlü bir ayrılma talebi yoktur!?. Ancak bu iç içelik, Türk ve Fars toplumlarının bütünüyle kaynaştığının bir kanıtı değildir (bk. Aghajanian 1983: 211–224). ‘Tork-e xar’ gibi pejoratif mizah anlayışıyla simgelenen, Farsların Aryan ırkı, İran’ın Aryan ülkesi olduğunu, Pars (Fars değil) dilinin, üstünlüğünü ileri süren örtülü veya açık söylemler de bir İran gerçeğidir. Doerfer, Türklere, Türk diline ve kültürüne yönelik olumsuz yaklaşımlara, İran’ın bin yıl Türk egemenliği altında kalmasının yarattığı ‘muayyen bir kin duygusu’nun neden olduğu görüşündedir (1969: 1). ‘Pars’ kültürünü dejenere eden (!) başta Azerbaycan Türkleri olmak üzere azınlıklardan kurtulmayı, İran platosunda küçük, ancak yalnızca etnik Pars ögesine dayalı bir devlet kurmayı veya tam tersine Tacikler, Beluçlar, Afganlılar vd. İran dilli Aryan halklarıyla büyük İran yaratmayı amaçlayan romantik Pan-İrancı talepler de gündemdedir.
Gerçekte, İran adı da ‘General Rıza’ yani Rıza Şah’ın toplum mühendisliğinin bir ürünüdür. 1935’e kadar İran adlı bir ülke olmamıştır. İkinci Dünya Savaşı öncesinde, Alman telkini ile Persia yerine ihdas edilen İran (ve İranlı) adı, bir yandan etnik mozaikler için üst kimlik, bir yandan da Aryan köklerine bir göndermedir (bk. Yarshater 1992). Ari, Aryan terimleri ile ilintili olan İran adı, Pars/Fars etnik ve Persia yer adlarını da içine alan başlangıçtaki Pan-İranist tezine karşın, sonraki dönemlerde anlam ve içerik bakımdan gösterdiğinin tam tersini ifade edecek şekilde farklı etnik grupları şemsiyesi altına alan bir çatı kavram olmuş; böylelikle Türk, Arap, Fars; Yahudî, Hıristiyan vb. etnik kökenlere ve farklı inançlara mensup vatandaşların tamamı İranlı hâline gelmiştir.
Bugünkü Sosyo-politik Durum
Mevcut rejimin, antik İran kültürünü görmezden geldiğini, İslam sonrasına vurgu yaparak İran kültürünü Araplaştırdığını veya tam aksine, örtülü biçimde İran halklarını Farslaştırmaya, farklı dil ve kültürleri ortadan kaldırmaya çalıştığını iddia eden görüşler bir aradadır.
Özellikle 1990’lardan itibaren Doğu Bloku’nun çözülmesiyle başlayan süreçte, Azerbaycan Türklerinin siyasal yönetime kendi dil, kültür ve kimlikleri ile katılımına, örtülü Farslaştırma politikalarının engellenmesine yönelik talepler ve bu yolda bazı siyasî gelişmeler kamuoyunun gündemine gelmiştir; ancak, mevcut konjonktürde dış ve iç dinamiklerin, Güney Azerbaycan Türklerinin siyasal ve kültürel taleplerini hangi yönde ve ne ölçüde etkileyeceğini kestirmek mümkün görünmemektedir.
2. Dilbilimsel Coğrafya ve Azerbaycan Türkçesi
Oğuz Dilleri Türkiye Türkçesi, Gagavuz, Azerbaycan ve Türkmen yazı dilleriyle diğer sözlü değişkelerden meydana gelen Oğuz grubu Türk dilleri, ana çizgileri ile Batı Oğuzca ve Doğu Oğuzca olmak üzere ikiye ayrılabilir:
B(atı) Oğuzca => BB Oğuzca BD Oğuzca
D(oğu) Oğuzca => DB Oğuzca DD Oğuzca
Türkiye Türkçesi (BB), Gagavuzca (BB) ve Azerbaycan Türkçesi (BD), Batı Oğuzcayı; Türkmence (DD) ise Doğu Oğuzcayı meydana getirir. Kuzeydoğu İran'da aynı adla anılan vilâyette, Meşhed şehrinin kuzeybatısında konuşulan Horasanî(2) (DD) ve Özbekistan'ın Harezm bölgesinde konuşulan Harezm Türkçesi (DD) (Özbeklere göre, Özbekçenin Harezm-Oğuz değişkesi) de Doğu Oğuzcanın üyeleridir (konuyla ilgili olarak bk. Doerfer 1969: 10).
İran Nüfusu İçinde Türklerin Yeri
Türkçe değişkeler; Türk, Fars, Türkmen, Kürt, Beluç, Arap vb. Etni gruplardan oluşan çok dilli, çok uluslu geniş İran coğrafyasının kuzeyinden güneyine, batısından doğusuna irili ufaklı adacıklar hâlinde yayılmıştır. İran’ın otuz bir bölgesinin hemen hemen tamamında Türkçenin bir değişkesi konuşulur.
CIA’nın 2007 yılı verilerine göre 65.397.521 olan İran nüfusunun % 51’i Fars, % 24’ü Türk, % 2’si Türkmen’dir. Farsça değişkeleri konuşanların oranı % 58, Farsçadan sonra ikinci sırayı alan Türkçe değişkeleri konuşanların oranı ise % 26’dır (bk. CIA-The World Factbook). Türkler, Türkiye Türkleri ve Özbeklerle birlikte nüfusça, Türk dünyasının en kalabalık topluluklarındandır. Azerbaycan Türkçesi konuşurlarının sayısının otuz beş milyona yaklaştığı ve nüfuslarının Farslardan fazla olduğu da ileri sürülmektedir (bk. Rehimlioğlu 2001: 341). Azerbaycan'ın % 90'ının Türkçenin çeşitli değişkelerini konuştuğu tahmin edilmektedir. Yakın zamanlarda İran’daki etnik grupları ve dilleri ortaya koyan bir nüfus sayımı yapılmadığından, gerçek sayıyı ve durumu tespit edecek very tabanı yoktur.
Güney Azerbaycan Türklerinin Yaşadığı Coğrafya
Türkçe konuşurları, esas olarak merkez Tebriz olmak üzere, İran'ın kuzeybatısında, Doğu ve Batı Azerbaycan ile Azerbaycan’ı kuşatan Erdebil, Zencan, Gilan, Kürdistan’ın bir bölümünde yaşamaktadır. Başkent Tahran’daki Azerbaycan Türkçesi konuşurlarının nüfusu Tebriz’in nüfusundan fazladır. Azerbaycan Türkçesini, Azerbaycan’da yaşayan Kürtler ve Farslar da kullanmaktadırlar.
Güney Azerbaycan Türkleri değişkelerin konuşulduğu asıl coğrafya, Hemedan şehrinin kuzeyinden, kuzeybatıya doğru Urmiye ve Hoy üzerinden Türkiye’nin Nahcivan sınırına değin uzanır. Güneydoğu Anadolu’daki yerel diller, Anadolu ve Güney Azerbaycan arasındaki dialect continuum’u izole eden bir blok oluşturur.
Güney Azerbaycan Türkçesinin Sınıflandırılması
Türk dilleri ailesinin, etnik adlandırma ile Oğuz, coğrafî adlandırma ile Güneybatı (Batı), dil bilimsel sınıflandırmaya göre dağlı grubunda yer alır. Schönig, Azerbaycan Türkçesinin, ana çizgileri ile Azerbaycan Cumhuriyeti'nde konuşulan Kuzey Azerbaycan Türkçesi, İran'ın kuzeybatısında konuşulan Güney Azerbaycan Türkçesi ve Doğu Anadolu değişkelerinden meydana geldiği görüşündedir (1998: 260).
Azerbaycan Türkçesi, İran Türk dilleri içinde en tanınan ve üzerinde en çok bilimsel çalışma yapılan değişkedir. İran’da konuşulan ‘Türkçeler’ ile ilgili en kapsamlı araştırmaları yapan Doerfer'in tespitlerinden hareketle, bu ülkedeki belli başlı değişkeler arasında Azerbaycan Türkçesi , Aynallu, Kaşgay, Türkmence, Salçuk, Horasanî, Halaççanın adları sıralanabilir. Aynallu, Şiraz şehrinin güneydoğusunda, Kaşgay ise Fars eyaletinde konuşulur. Bilim dünyasında yeterince tanınmayan irili ufaklı başka değişkeler de bulunmaktadır.
İran, Doerfer’in ifadesiyle, dil bilimsel bakımdan dünyanın en son keşfedilen bölgelerindendir (Doerfer 2006: 273).
Şiraliyef’in coğrafî ölçütlere dayalı sınıflandırmasında güney (cenub) grubu içinde Naxçivan, Ordubad ve Yerevan değişkeleriyle (şive) birlikte Tebriz değişkesi de yer alır. Şiraliyef’i ve Bol’şaya Sovetskaya Entsiklopediya’yı esas alan Fundamenta’ya göre ise Tebriz ve Urmiye değişkeleri, Azerbaycan Türkçesinin sekiz büyük değişkesinden biri olan Kuzey İran değişkelerini oluşturur (Caferoğlu und Doerfer 1959: 281).
Yirminci yüzyılın başlarından itibaren, K. Foy, H. Ritter, H. S. Szapsal ve G. Doerfer’in önemli çalışmalarına rağmen, Azerbaycan Türkçesi değişkelerin sınıflandırılması hâlen çözümlenememiş sorunlardandır; ancak, Tebrizî, fiilen ölçünlü değişke olarak kabul edilir (Doerfer 2006: 272). (3)
3. Dilbilimsel Tarih ve Toplumdilbilime İlişkin Notlar
On birinci yüzyıldan itibaren İran üzerinden Anadolu’ya akan Oğuzlar ile İran ve Azerbaycan'da kalan Oğuzların aynı dilbilimsel özellikleri paylaştığı kuşkusuzdur. Anadolu ve İran Azerbaycan'ı arasındaki temas Selçuklular,Anadolu beylikleri ve Osmanlılar döneminden günümüze değin aralıksız sürmesine karşılık, Batı Oğuzca değişkeler 15.-16. yüzyıllardan itibaren ikiye ayrılmıştır. Azerbaycan Türkçesi, Dede Korkut, Fuzuli vb. Azerbaycan Türkçesi karakteristiği taşıyan ilk yazılı kaynaklardan bu yana İran, Azerbaycan, Irak ve Doğu Anadolu'da zayıf bir yazılı dil, ancak güçlü bir sözlü dil olmuştur.
Anadolu ve Azerbaycan Türkçesinin Birbirinden Ayrılması
Batı Oğuzcanın ayrı yazı dilleri hâlinde gelişmesinde, Osmanlı-Safevî siyasî, dinî ve askerî rekabetinin sonucunda ayrı coğrafyalarda kalan sözlü değişkeler, çatı görevi görecek ortak bir yazı dilinde gelişme imkânı bulamamış, BB ve BD Oğuz dilleri şeklinde dallanarak nispeten farklı dilbilimsel gelişmeler ortaya çıkmaya başlamıştır. Örneğin, Anadolu Oğuzcasında sıfat-fiiller ve zarffiillerin kullanımı yoğunlaşırken, İran edebiyatından yapılan çevirilerle Azerbaycan Türkçesinde Farsça tipi bağlaçlı cümleler daha ön plana çıkmaya başlamıştır (bk. Johanson 2006: 22, 30). Azerbaycan Türkçesinin 15.−16. yüzyıllarda İran’da edebiyat dili olarak kullanılması, bu değişkeyi bölgede bir ölçüde prestij dili hâline getirmiş, böylelikle, Anadolu Oğuzcası ile İran Oğuzcası dilbilimsel olarak da birbirinden ayrılmaya başlamıştır.
Türkiye Türkçesinin, Eski Anadolu Türkçesi ile başlayan müstakil yazı dili geleneği, modern Türkiye Türkçesi ile sürerken, Azerbaycan Türkçesi, özellikle son iki yüzyıldaki siyasal gelişmeler nedeniyle, istikrarlı bir gelişme sürecine kavuşamadan üç ayrı siyasî coğrafyaya dağılmış, kudretli bir yazı dili geleneği oluşturamamıştır. İran coğrafyasında kalan Azerbaycan Türkçesi konuşurları ise, aynı inanç dünyasını paylaştıkları Fars dil ve kültürünün kıskacından kurtulma imkânı bulamamışlardır.
Güney Azerbaycan Türkçe; konuşurlarının yirminci yüzyılın ilk çeyreğine değin ülkenin yönetimini ellerinde bulundurmalarına, kimi Fars çevrelerinin Safevî ve Kaçar hanedanlarının iktidarını Farsça açısından bir duraklama dönemi olarak değerlendirmelerine karşın, hiçbir zaman İran’da resmî dil olmamıştır.(Umud Urmulu:o zamanlardaki resmi dil kavramı şimdiki resmi dille ayni kavramı taşımıyor, elde olan bilgilere dayanarak Türkçe adı çekilen yıllarda Saray dili olub ve Tüm paralar, nizami çevreler vg de konuşulrmuş).
Türk Etnonimleri
Azerbaycan Türkü etnonimi geniş anlamıyla Güney ve Kuzey Azerbaycan, İran, Irak, Doğu Anadolu ve Gürcistan'da yaşayan Oğuz topluluklarını ifade eder. İran'da, pratik bir yaklaşımla, Kazaklar ve Türkmenler dışında kalan Türk topluluklarının tümü Azerbaycan Türkü, bu toplulukların dilleri de Azerbaycan Türkçesice olarak adlandırılmıştır.(4) Azerbaycan Türkleri, Türkiye Türkçesini İstanbul Türkçesi, Türkiye Türkçesi (Far. Torkî-ye Estanbulî, Torkî-ye Torkiyye) kendi değişkelerini Türkî, Türkî dili, Türkçe, Türkî-yi Azerbaycani/Azerbaycan Türkçesi (Far. Torkî, zebân-e Torkî, Torkî-ye Azerbaycani) etnik kimliklerini ise Türk (Far. Tork) olarak adlandırır. Türk etnonimi Kuzey Azerbaycan’ın aksine, güneyde sıklıkla kullanılır.(5)
Azerbaycan Türklerinin etnik ve dilbilimsel kökenlerinin Turanî değil, İranî olduğuna, sonradan Türkleştirildiklerine ilişkin Pan-İrancı yorumlara ve bu tezi kanıtlamaya yönelik tarih yazma çabalarına karşın, bugün milyonlarca Türkün ana dili, Türkçedir. Aryan kökenli olduğu ileri sürülen Türklerin beş yüzyılda nüfusları ancak kendileri kadar, belki kendilerinden daha az olan Türklerin dilinin konuşuru hâline gelmeleri, dilbilimsel bakımdan kabul edilemez. Böyle geniş çaplı bir ‘dil bırakma’ eylemi için siyasî, sosyal ve kültürel uygun paradigmalar gelişmemiştir. İran’a akan Oğuzlar bin yıldır Oğuz, Farslar da Fars olarak bölgede varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bununla birlikte, Güney Azerbaycan Türkleri; ortak tarihsel geçmiş, Şia geleneğinden beslenen ortak inanç dünyası, coğrafî ve siyasî birliktelik, Farsçanın yüzyıllarca bölgede Fars, Türk, Beluç, Kürt, Arap vd. halkların lingua francası oluşu vb. nedenlerle Fars kültürünün etki alanı içindedir.
Sosyo-politik Durum, Dil Planlamaları ve Anayasa
Bilindiği gibi, ülkelerin bölge ve azınlık dillerini arka plana atan resmî ve ölçünlü dilin hâkimiyetini tesis eden, siyasî sınırlar içinde arka planda kalan dillerin kullanım koşullarını düzenleyen açık ya da gizli dil politikaları ve buna dayalı dil planlamaları vardır. Bu politikalar; tek dillilik (Fransa, Türkiye), eşit çok dillilik (Belçika) ve usal/bölgesel (Hindistan) dil dizgeleri olmak üzere üçe ayrılabilir (bk. Eker 2007: 130). Bugün siyasal bakımdan teokratik bir ülke olan İran’da, dil planlamaları ve bunların icrası tek dillilik esası çerçevesinde sürdürülmektedir.
Azerbaycan Türkçesi, bugün yaklaşık 40-50 milyon kişi tarafından konuşulmasına karşın, yalnızca Azerbaycan Cumhuriyeti'nin resmî yazı dilidir. Kuzey Azerbaycan Türkçesi, Sovyetler Birliği döneminde iyice işlenmiş, bilimsel yönden araştırılmıştır. Dil ve yazım ile ilgili hususlar geniş ölçüde yerine oturmuş ve her alanda geniş bir literatür oluşturulmuş ve bağımsızlığın ardından sorunsuz biçimde Latin tabanlı yeni alfabeye geçilmiştir.
Azerbaycan'ın bağımsızlığını kazanması, kuzey ve güney arasındaki ilişkileri yeniden şekillendirmeye başlamıştır. Stalin döneminde hayata geçirilmeye çalışılan Güney Azerbaycan’ı işgal planları, Kuzeyli aydınların Azerbaycan’ın birleştirilmesi idealleriyle tevhit edilmişti. Bugün, Kuzeyin, Güneye yönelik ilgisi ve vahid Azerbaycan yaratma çabaları, Güney Azerbaycan'da ihtiyatlı bir ilgi ile karşılanmaktadır. Azerbaycan Türkçesindeki yayın faaliyetlerinin hemen hemen tamamı, Türk nüfusunun ancak dörtte birinin yaşadığı Kuzey Azerbaycan'da yapılmaktadır. Güney Azerbaycan Türkçesi, yazılı ve sözlü ölçünleri bulunmadığından, on milyonlarca konuşuruna rağmen, mevcut durumda günlük ihtiyaçları karşılayan bir yerel dil durumundadır.
Güney Azerbaycan'da, 1945–1946 yıllarında Sovyet desteğiyle kurulan Demokratik Azerbaycan Cumhuriyeti’nin resmî dili Türkçe idi; ancak bu yapay devlet gibi, Türkçenin resmî dil niteliği de kâğıt üzerinde kalmış, bir süre sonar İran bölgede hâkimiyetini tekrar tesis etmiştir. 1925–1979 yılları arasında Pehlevî hanedanının ve ardından yeni rejimin çok etniteli bir mozaik olan ülkeyi, ‘Tek dil, tek ulus’ politikaları ile İran ve İranlı üst kimliği altında toplayan, ama aslında Fars dilini, Fars etnisitesini ve kültürel değerlerini ön plana alan politikalarında köklü bir değişiklik yoktur. Farsçanın tartışılmaz baskınlığı ve zengin tarihsel mirasa sahip İran kültürü, farklı hayat tarzlarını, dilleri ve etniteleri bir arada tutmaktadır. Farslık, Türklük vb. birer alt kimlik; buna karşılık İranlılık üst kimlik, Farsça da bu üst kimliğin ortak ve resmî dilidir (‘İran ulusu’ kavramı için bk Ludwig 1999: 183-217). Doğrudan veya dolaylı baskı süreçlerinin yarattığı ‘diller çatışması’nda Türkler sürekli geri adım atmaktadır. Fars ögesini ön planda tutan politikalarda paradoksal biçimde Türk kökenli yöneticiler de önemli rol oynamaktadır.
Pehlevî rejiminin Türk diline koyduğu yasak, yakın dönemlere değin sürmüştür.(6) İran anayasası, Farsça dışındaki dillerin kullanımıyla ilgili sınırlı bir serbestiyet tanımakla birlikte, Türkçe resmî eğitim, öğretim ve iletişim dili değildir. Ülkede, geçici Türkçe kurslarının dışında, Türkçe öğretim yapan herhangi bir resmî öğretim kurumu yoktur.(7) Zaman zaman ‘Türk dilinde medrese (üniversite)’ vb. sloganlarla yapılan kitlesel gösterilere rağmen, bu talepler dikkate alınmamaktadır.(8)
Anayasa’nın resmî dil, yazı, takvim ve ülke bayrağını düzenleyen ikinci bölümünün 15. maddesine göre, İran’ın resmî dili ve yazısı, halkının lingua francası Farsçadır. Resmî belgeler, haberleşme, basılı metinler-kitaplar bu dilde ve yazıda olmak zorundadır. Bununla birlikte, bölge ve kabile dillerinin basında, kitle medya organlarında ve bu dillerin edebiyatlarının öğretilmesi amacıyla, Farsça ile birlikte okullarda okutulmasına izin verilmektedir. Bu hükme karşın, okullarda Türk dili ve edebiyatının öğretilmediği bilinmektedir. Anayasanın 19. maddesine göre, hangi etnik gruba, kabileye ait olursa olsun, bütün İran vatandaşları eşit haklara sahiptir. Renk, ırk, dil vb. unsurlar ayrıcalık ögesi değildir. Aynı bölümün 16. maddesine göre Arapçanın, ilköğretimin ikinci kademesinden itibaren okutulması zorunludur.
Bu hükümler genel olarak değerlendirildiğinde, 15. ve 16. maddelerin, açıkça, 19. maddeyi ihlal ettiği görülmektedir. Bütün dillerin (ırkların ve renklerin) eşit olduğu bir siyasî yapılanmada, Farsça dışındaki dillerin örneğin Türkçenin okullarda, ancak Türk edebiyatının işlenmesi esnasında ve o da, Farsça ile birlikte kullanılabilmesi, Arapçanın ise ortaöğretimden itibaren bütün sınıflarda zorunlu olarak okutulması, ülkenin en çok konuşuru bulunan ikinci diline yönelik açık bir ayrımcılıktır. Öte yandan, Azerbaycan dışında ve özellikle başkent Tahran’da milyonlarca, belki on milyona yakın konuşuru bulunan Türkçenin, dolaylı biçimde, birkaç bin konuşuru bulunan ‘bölge’ ve ‘kabile’ dilleri arasında gösterilmesi, ancak etno-lengüistik bir tecrit uygulamasının ifadesi olabilir.
Farsça, 1935’ten bu yana uygulanan ‘tek devlet, tek dil’ politikaları ve Farsçanın tarihsel mirasın ve devletin dili olarak sağladığı toplumsal baskınlık ve prestij, Fars olmayan unsurların dilleri üzerinde baskı yaratmakta, ortaya çıkan diller çatışmasında, doğal olarak, Türkçe gerilemektedir.
Kimi Türk aydınları, Fars milliyetçilerinin Türkleri asimile etme ve ‘monolit’ bir Fars ülkesi yaratma peşinde oldukları ve kısmen emellerine ulaştıkları görüşündedir. Bu amaçla, yerel ağızlar arasındaki farklılıkların artırıldığı, şehirleri karşı karşıya getirerek toplumsal ayrılıkların körüklendiği ve üst dilden yoksun, dağınık değişkeler hâlindeki Güney Azerbaycan Türkçe'nin direnme imkânını kaybettiği inancı yaygındır. Nitekim Azerbaycan eyaleti sınırları içinde bulunan Tebriz'e bağlı Hemedan, Zencan, Urmiye, Erdebil, Qazvin ayrı vilâyetlere (Far. ostân) bölünerek bunların birbirleriyle ilişkileri kesilmiş, bu suretle, Türkçe değişkeler, Türk dilinin gelişme ekseni dışında kalmış, Farsçanın baskısı altına alınmıştır.
Tarihî bir kültür merkezi ve Azerbaycan Türklüğünün başkenti Tebriz kentine yönelik örtülü tecrit politikaları da gündemdedir.
Türkçe; başta Tahran ve Tebriz olmak üzere, Türklerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde nüfusun büyük bir bölümü tarafından birinci dil olarak kullanılmaktadır. Büyük şehirlerde, özellikle sosyo-ekonomik düzeyi yüksek eğitimli ailelerin çocuklarında kısmî dil kayıpları görülmektedir;(9) ancak, yoğun nüfus etkeni, kısa ve orta vadede dil yitimini gündeme getirmemektedir.İki dilli olan ve günlük yaşamda sürekli kod değiştirmek durumunda bulunan Türklerin dili, konuşurun niyet, maksadı, eğitim düzeyi ve duyarlığına bağlı olarak söz varlığından söz dizmine değin bütünüyle İranize karakter gösterebilmektedir. Gerek söz varlığı, gerekse söz dizimiyle neredeyse Farsçalaşan Türkçe kodların yanı sıra, etnik ve dilsel duyarlığın geliştiği, Farsça etkisinin asgarî düzeye indiği örnekler de görülmektedir. Bu çevrelerde Farsça sözcükleri ve gramer ögelerini mümkün olduğunca kullanmama çabası gözlenir.
Güney Azerbaycan Türkçesin’ de Üç Farklı Toplumdilbilimsel Değişke
Gerçekte bütün diller gibi, çok sayıda etnik, bölgesel, toplumsal alt değişkeden oluşan Güney Azerbaycan Türkçesi, ortaya konulan filolojik malzemeden ve toplumsal ihtiyaçların doğurduğu dilbilimsel sonuçlardan hareketle, üç kategoride değerlendirilebilir. İlk kategoride Küzey Azerbaycan Türkçesi ile hemen hemen önemli farkı bulunmayan Klasik Azerbaycan Türkçesi; ikinci kategoride, söz, söz grubu ve söz dizimi bakımından ileri derecede Farsça kodların kopyalandığı Karışık Dilli Azerbaycan Türkçesi ve son kategoride söz, söz grubu ve söz dizimi bakımından bu kez ileri derecede Türkiye Türkçesi kodlarının kodlandığı Türkiye Türkçesine Yaklaşan Azerbaycan Türkçesi yer alır.
Klasik Azerbaycan Türkçesi genellikle sözlü ve yazılı edebî metinlerin dili olarak, özenli dil kullanımına ve söz sanatına dayalı olması nedeniyle spontan değil, planlıdır, gelenek ve bütün dilbilimsel düzeylerde Türkçe kodlar ön plandadır. (10)
Farsçaya Yaklaşan Karışık Dilli Türkçe: Sözlü iletişimde farklı diller ya da değişkeler arasında, bir dil durumundan başka bir dil durumuna, dilin bir işlevinden bir başka işlevine geçiş yani kod değiştirme olgusu, kuşkusuz çok dilli bireylerde ve toplumlarda ön plandadır. Türkler, Farsçanın yoğun baskısı altında, amaç, iş, yaş, yakınlık derecesi, cinsiyet, psikolojik ve sosyolojik durum gibi sayısız belirleyicilerin bulunduğu iletişim ortamlarında, sürekli olarak Türkçeden Farsçaya veya Farsçadan Türkçeye kod değiştirmektedirler. Yaşamın hızla aktığı bir süreçte, bir dilden diğerine sürekli keskin geçişler yapmak mümkün olmadığından, her iki dilin ortak unsurlarının yarattığı bir tür, diller arası sandhi, bir başka deyişle konuşurlar için bir karma dil ortaya çıkmaktadır. Karma diller edilgen dilin, etken dilin normlarını ve kodlarını bütünüyle benimsemediği, bir tür orta yoldur. Özellikle spontan sözlü iletişim sürecinde, Türkçe ile Farsça arasında ortaya çıkan bu karma dil, işlevsel açıdan kolay iletişim, minimum enerji; sosyal psikoloji bakımından bir uzlaşmadır.
Dikkat çekici diğer bir gelişme de resmî kanallar aracılığıyla yapılan resmî ‘karışık dilli’ Türkçe yayınlardır. Süre bakımından sınırlı bu yayınların dili söz seçimi, cümle kuruluşu ve kimi söz kalıplarının kullanımı bakımından İranize karakter gösterir. Bu da, Azerbaycan Türkçesinin öz kaynaklarının kullanılması ve geliştirilmesinden ziyade, Farsça ‘destekli’ bir iletişim dilinin yaratılmasına yol açmaktadır.(11) Böylelikle, Azerbaycan Türkçesinin, Farsça karşısında edilgenleştirilmiş, günlük yaşamın temel ihtiyaçlarını karşılamakla sınırlandırılmış işlevinin dışına çıkılmamış olmakta yani devlet güdümlü bir karma dil yaratılmaktadır. Karma bir dil, siyasal hâkimlerce, kuşkusuz bağımsız dile oranla daha ‘kabul edilebilir’dir.
Türkiye Türkçesine Yaklaşan Azerbaycan Türkçesi: Türkiye'deki gelişmeleri yakından takip eden, kendilerini Türk dünyasının bir parçası olarak gören ve bu itibarla Türkiye’ye yakın Güney Azerbaycan aydınların, yayınlarında 'kesinlikle, öyrenci, özellik, toplantı, başqan’ vb. TT'den kopyalanan sözcükleri rahatlıkla kullanmaktadırlar. Sosyalist-komünist ideolojiyi benimseyen, etnik belirleyicilere vurgu yapmayan kimi Güney Azerbaycan Türkçesi konuşurlarının da benzer bir çaba içinde bulunması ilgi çekicidir. Öztürkçe, Azerbaycan Türkçesi ve Farsça söz varlığından oluşan bu karma dilde ‘devrim, deyer, özgürlük, özel mülkiyet, sömürü, toplumsal qalxışma’ hatta TT’de bulunmayan *devrimci savaşdaş, *erkeksel vb. TT unsurların yanında Farsça âmâr (istatistik), serheng (albay), şîrxargah (kreş), zemîne (konu, zemin) vb. sözler yan yanadır.
Bu çevrelerce, dili ve yazımı ölçünleştirme, Farsça ögelerden arındırma çabalarıyla Güney Azerbaycan Türkçesi'nin yerel özelliklerinin büyük oranda göz ardı edildiği, TT'ye ve Kuzey Azerbaycan Türkçesi'ye çok yakın bir yazı dilinin oluşturulmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır.(12) Aslında bu olgu, Türkiye’nin etki ve nüfuz alanında bulunan yakın çevresindeki Türkiye Türkçesi konuşmayan Türk dilli toplulukların hemen hemen tamamında gözlemlenebilir (Romanya Tatarcası örneği için bk. Süer Eker, ‘Ekstra Küçük Bir Dil Olarak Romanya Tatar Türkçesi’, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Ankara 2006, C. 23, S. I: 2, s. 85-100).
Varlıq dergisiyle simgelenen bu hareket, mümkün olduğunca Türkçenin ses dizgesine uyarlanan sesçilleştirilmiş ‘Arap köklü Türk elifba’ ile TT'ye yakın ve ölçünlü bir dil yaratmayı amaçlamaktadır. Örneğin, yakın geçmişte yapılan Ortoqrafi Seminarı’nın ardından yayımlanan resmî ve bağlayıcı yönü bulunmayan 'Türk Dili Yazı Kuralları' başlıklı bir yazım kılavuz yayımlanmıştır. Bu kılavuzdaki düzenlemelere göre elif, vav, ye harfleri ve diakritik işaretleriyle 9 ünlü sesbirim için farklı harfler oluşturularak e/ė; v/o/ö/u/ü; ı/i karışıklıkları önlenmiştir. Arapça, Farsça sözlerin de, özgün imlalarına göre değil, Türkçe söyleyişe uygun biçimde yazıldığı görülmektedir.
Yayım Faaliyetleri
Münferit yayım faaliyetlerinin ve Türkçe konuşan nüfusa oranla önemsiz sayılabilecek nicelikte süreli yayıncılığın yanı sıra, az da olsa edebî ve bilimsel yayın faaliyeti yapılmaktadır.(13) Son dönemlerde uluslarası ağda Güney Azerbaycan kaynaklı çok sayıda ‘blogcu’nun Azerbaycan Türklerinin dil, kültür ve edebiyatını tanıtmayı, ulusal uyanış ve bilinç yaratmayı amaçlayan elektronik yayınları da dikkat çekicidir.
Güney Azerbaycan Türkçesi ile yapılan yayınlar genel olarak değerlendirildiğinde, bu yayınların dil bilgisinin Güney Azerbaycan Türkçesi'nin değil, Tebriz, Urmiye vb. değişkelerin hatta daha yerel değişkelerin dil bilgisi olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.
Sonuç
İletişim imkânlarının gelişmesiyle uluslararası ağın yaygınlaşması, karşılıklı ziyaretlerin artması, uydu aracılığıyla televizyon ve radyo yayınlarının rahatlıkla izlenmesi Türkiye, Kuzey Azerbaycan ve Güney Azerbaycan arasındaki dil bağlarının güçlenmesini, kısmen ve belirli çevrelerle sınırlı olsa da, yerel ögelerin yerini ortak ögelere bırakmasını ve farklılıkların azalmasını sağlamaktadır.
Stalin ve Pehlevî politikalarının ürünü olan yerelleştirme ve asimilasyon uygulamaları sonucunda yakın dönemlere değin farklılaşma sürecine giren Oğuzcanın bu değişkeleri, son gelişmeler çerçevesinde, birbirleriyle yakınlaşma sürecine girmişlerdir. Bugün her üç Oğuzca değişke arasındaki karşılıklı anlaşabilirlik oranı, çoğu filolojik malzemede % 90'ın üstündedir hatta Kuzey ya da Güney Azerbaycan'da yayımlanan herhangi bir yapıtın dili, ölçünlü Türkçeye, Türkiye Türkçesinin herhangi bir değişkesinden daha uzak değildir.
Güney Azerbaycan Türkçesi’nin, Doğu Anadolu değişkelerinden tek önemli farkı, İran’ın siyasî sınırları içinde konuşulmasıdır. 40–50 milyon konuşuru bulunan Türkçenin gelecekte nelerin beklediğini kısa ve orta vadede bölgedeki siyasal gelişmeler ve özellikle Güney Azerbaycan Türklerinin tutumu belirleyecektir.
Etek yazılar:
1 - Birinci Göktürk Kağanlığı dönemine ait ilk yazılı belge sayılan ve tipik Göktürk mezar kitabeleri özelliklerini taşıyan Bugut Yazıtı’nın (581) toplam 29 satırdan ibaret üç yüzü bir Doğu İran dili olan Soğdca yazılmıştır (bk. Klyaştornıy, Livşic 1992).
2 - Doerfer, Horasanînin, Türkmencenin bir değişkesi olmadığını, Azerbaycan Türkçesi ile Türkmence arasında bir köprü teşkil ettiğini hatta Eski Anadolu Türkçesi ile kaleme alınan 'karışık dilli' kimi eserlerin, aslında, bölgeden Anadolu'ya göç eden Horasan Türklerinin kaleminden çıktığını ileri sürülmüştür (Horasan dil ve kültürü ile ilgili
olarak bk. Gerhard Doerfer, Wolfram Hesche, Türkische Folklore-Texte aus
Chorasan, Turcologica 38, Harrassowitz Verlag, Wiesbaden 1998; Sultan Tulu, Chorasantürkische Materialien aus Kalat bei Esfarayen, Klaus Schwarz Verlag, Berlin 1989; Doerfer 2006: 274-275 vd.).
3 - Güney Azerbaycan Türkçesi, tipik bir Oğuz-Azerbaycan değişkesi olarak bu grubun genel özelliklerini sergiler. Kent içinde ve dışında alt değişkelerden meydana gelen Tebriz değişkesine özgü kimi fonetik ve morfolojik ayırt edici özellikler şu şekildedir:
Artlık-önlük uyumunun zayıflaması: bil-max 'bilmek' (krş. KAT bil-mek ay.), geleceğam (krş. KAT geleceyem) ‘geleceğim’; altı-ni 'altıyı', kurşun-i 'kurşunu' vb.
Dudak uyumunun zayıf olması: oglı ~ oglu 'oğlu', gördi ~ gördü; yayun 'yazın', bahçalarun 'bahçelerin’ vb.
İkinci kişide n > w gelişimi: Kerkük Türkçesinde olduğu gibi, iki ünlü arasında kalan ikinci kişi ve iyelik eklerinin ünsüzü, w'ye gelişir: *başuŋa > başuwa 'başına', ataŋa > atawa 'atana' vb.
Söz başında k- yerine g- bulunması: Kuzry Azerbaycan Türkçesi’de keç-, keç sözlerinde korunan k-, Tebriz değişkesinde ötümlüleşir: geç-‘geçmek’, geç ‘geç’. Çok heceli eklerin büzülmesi: geldiŋiz > geldü:z ‘geldiniz’, diliŋize > dilü:ze ‘dilinize’ vb.
Şimdiki zamanın –(I)rI ile kurulması: Yine Kerkük Türkçesindeki olduğu gibi, üçüncü tekil kişi çekimi geliri ‘geliyor’, gediri ‘gidiyor’ vb. şeklindedir (Güney Azerbaycan Türkçesi ayrıntılı dil incelemesi için bk. Ergin, Muharrem, Azerî Türkçesi, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul 1981).
Farsçanın bütün gramatikal düzeylerde etkisinin yoğun olması: “cesr-i gozeştede 'geçen yüzyılda', herçend 'her ne kadar', ġeyr ez '...den başka', xodâ-ye men 'Aman Allahım!', xoda ne kerde 'Allah göstermesin!', xodâ hâfez 'hoşça kalın', çap ol- 'basılmak, yayımlanmak', Şurevî 'Sovyetler', hemîn 'bu', ferhengî 'kültürel'” vb. Farsça hazır söz kalıpları yoğun biçimde kullanılır. Bunda, Türkçe konuşanların iki dilli olmasının etkisi büyüktür.
4 - Bugün etnik ad olarak kullanılan Azerî ( < Far. Âźerî < Pehlevî) ve ondan türeyen Azerbaycan ( < Far. Âźarbâygân < Pehlevî) toponimi İranca kökenlidir (krş. KAT Odlar Yurdu ‘Ateş Ülkesi’). Tarihî Pehlevî dilinden Klasik Farsça aracılığıyla Modern Farsçaya arkaik imlasıyla aktarılan Âźer, ‘ateş’ karşılığındadır. Sözcük, ‘Güneş yılının dokuzuncu ayı’, ‘Güneş ayının dokuzuncu günü’ vb. anlamlarla ve kadın adı olarak kullanılmaktadır (bk. Mo’în 1331: 37). Tarihî nedenler dolayısıyla Azerî etnite ve dil adını benimsemeyen, bunların yerine Türk, Türkçe adının kullanılması gerektiğine ilişkin görüşler de bulunmaktadır.
5- Azerî kökenli İranlı bilimadamı ve sanatçılar; kısa özgeçmişlerinin ‘bildikleri diller’ bölümlerinde ana dilleri Azerî Türkçesini, genellikle İngilizce Turkish, Azerbaijan Turkish Language terimleri ile ifade etmektedirler.
6 - Bu yasak, Aryamehr (Aryanların Güneşi) unvanlı Şah’ın iktidarı döneminde, 1979’a değin, devlet radyo ve televizyonlarının müzik-eğlence programlarında ve birkaç folklorik yayında kısmen görmezden gelinmiştir.
7 - “ ‘Ezîz (Aziz) Azerî vetendeşler (vatandaşlar): Bilirik ki her savadlı (okuma-yazma bilen) Azerbaycanlı ve İran’da Türkî diliyle danışanlar (konuşanlar) savad (okumayazma) örgenmeleri (öğrenmeleri) Farsî dilinde olub (olup) ve savadlılar az çox (çok) Hafez (Hafız-ı Şirazî) ve Heyyam’ın divanların oxuyub (okuyup) ve olara (onlara) tanıştılar.” cümleleri durumu özetlemektedir (bk. Moderris 1994).
8 - “İran ulusu inşa etme sürecinin bir sonucu olarak azınlık gruplarından gelen ‘dil hakları’ talepleri reddedilmiş veya en iyimser yorumla bu talepler, dilbilimsel değil, siyasal içerikli olduğu iddiasıyla, dikkate alınmamıştır. Azınlık dillerine yönelik resmî önlemler, bu dillerin toplumdaki dilbilimsel işlevlerini azaltmaya yönelmiş, bu hakların kamuda kullanımını bazen sınırlandırmış, bazen de yasaklamıştır. Otoritelerin çiftdilliliğe yönelik genel tutumları esas olarak negatif olmuş, çiftdillilik ulusal birlik için tehdit olarak değerlendirilmiştir. Bu durumun, azınlık dillerine yönelik yasakların ortadan kaldırılmasından on yıl sonrasına, yani 1990’lara kadar az ya da çok sürdüğü söylenebilir. 1990’larda iç politikanın bir ölçüde ‘liberalleşme’si ile bazı dil topluluklarında örneğin Türklerde (ve Türkmenlerde) özellikle eğitimli kitlede bir ölçüde dil kaybı yaşanırken bir yandan da dil ve kültürü koruma hareketi gelişmiştir.” (İran’daki Türklerin toplumdilbilimsel durumları ile ilgili olarak bk. Bani-Shoraka 2007: 160-166 ve Bosnalı 2004: 111-122).
9- Azerbaycan Türkçsinin dili ve kimliğinin mevcut durumuyla ilgili olarak Bani-Shoraka tarafından Tahran’ın sosyo-ekonomik durum ve eğitim düzeyi bakımından farklılıklar gösteren üç semtinde ailedeki büyük ebeveynler, anne, babalar ve çocuklar arasındaki çok yönlü iletişimde dil seçimi ile ilgili yapılan bir anket çalışması ve bununla ilgili
istatistiksel sonuçlar, Azerbaycan Türkçesinin mevcut toplumsal işleviyle ilgili önemli veriler sunmaktadır. ‘Büyük ebeveynler ve ebeveynlerde dil seçimi yüzdeleri’ ve ‘Kardeşler, eşler ve çocuklarda dil seçimi yüzdeleri’ başlıklı tablolardaki verilerin ayrıntılı biçimde incelenmesiyle ortaya çıkan sonuçlar ilgi çekicidir. Buna göre, büyük ebeveynlerde dil seçimi açıkça Türkçe lehinedir. Genç katılımcılar ise daha çok Farsça kullanmaktadır. Düşük, orta ve yüksek eğitim düzeyleri ile yaş grupları arasında önemli farklılık bulunmaktadır. Eğitim faktörünün eşlerde dil seçimini etkilediği görülmektedir, yüksek eğitimli katılımcılar eşleriyle genellikle Farsça konuşmaktadırlar. Eşler çocuklarıyla iletişimde ise çoğunluk Türkçeden ziyade Farsçayı veya daima Farsçayı seçmektedir (çalışmayla ilgili ayrıntılı değerlendirme ve tabloların yorumu için bk. Bani-Shoraka 2007: 166-172).
10 - Bir Axşam Üstü
Mehemmed Reza Levaî
O günü hėç zaman unutmayacağam. Bir
axşam üstü. Bir yabancı dehşetin
içinde döyünen ürek, sonra bir qara
arabanın vıyıltısı, bu sehneni def’eler
zihnimde salıp çıxmışdım. Bir gün
meni de yaxalayacaqmışlar. Arabaya
atılmağımı, gözlerimin bağlanmasını,
ihanetler ėtdiklerini dėmirem artıq. Az
sonra bir darısqal otaq bucagında
sendele bağlandım. Bir quru ses
başıma düşdü.
-Sen bėş yüz doquzuncu paxmasan ki
dilin dinc oturmur…
بير آخشام اوستو
محمد رضا لوائی
اوگونو هئچ زامان اونوتماياجاغام . بير آخشام اوستو .
بير يابانجي دهشتين ايچينده دويونن اوره ك ،سونرا بير
قارا آرابانين وييلتيسي . بو صحنه ني دفعه لر ذهنيمده
ساليب چيخميشديم . بير گون مني ده ياخالاياجاقميشلار .
آرابايا آتيلماغيمي، گؤزلريمين باغلانماسيني، اهانت لر
ائتديكلريني دئميرم آرتيق . آز سونرا بير داريسقال
اوتاق بوجاغيندا صندله باغلانديم. بير قورو سس باشيما
دوشدو. سن بئش يوز دوققوزونجو پاخماسان آي ديلين
دينج اوتورمور
http://www.azarturk.com/lavai-biraxsam.asp
11 - Hayyam’ın şiirlerinin ‘Türkî’ diline tercüme edildiği bir kitaptan alınan aşağıdaki cümleler, gerek teşkili gerekse içeriği ile bu karma dile işaret ederken, bir yandan d bu dille ilgili ipuçları vermektedir. Çevirmen, radyo televizyonların Türkçe programlarında Farsça ve Arapça unsurların çok yoğun olarak kullanıldığına ve bunun Türkçe konuşanlar tarafından doğal karşılandığına dikkat çektikten sonra,
kendi tercümesinde de benzer bir yönteme başvurduğunu, zaman zaman bazı ibareleri çevirmek yerine, şiirin aslındaki biçimiyle aktardığını ifade etmektedir. Ancak, çevirmen, bunun iyi bir yöntem olmadığının da farkındadır. Nitekim son cümlede Hafız veya Hayyam’ın şiirlerini Azerbaycan Türkçesine daha başarılı biçimde aktaran olursa, sonraki baskılarda onun bu çevirisine yer vereceğini söylemektedir:
“Azerbaycan İran radyo televizyonlarında Türkî bernâmelerinde o qeder Farsî ve ‘Erebî kelmeleri işlenib ve işlenir ki bu emr teqrîben hamıya âdet ve me’nûs olub ve biz de var imkânıyla se’y ėtmişik gazelleri Hafızda ve rubaileri Xeyyâmda Azerî Türkî diline çėvirek ammâ o yėrlerde ki görmüşuq Hâfız’ın ġezellerinin ‘etri lâzım nazara gelir be’zi kelmeleri ‘eynen Hâfız’dan veya Xeyyâm’dan alıb işletmişik ve şi’rlerin esâletin saxlamağı güc aparan hünernümâlıqda tercih vėrmişik. Kerâren dėyirik ki yaxşıraq tercümeler her kimin terefinden gelse ve elimize yetişse gelen çapda onu sahibin adıyla çap ėdecegiz.”
Bu cümleler, söz dizimi bakımından neredeyse Farsçadır veya Farsça ifadelerin kısmen Türkçeye çevrilmiş biçimidir.
12 - “Ön Söz: İkinci Türk dili Qurultayı: Qıpçaqlar: 9'uncu 'asrda Kimeklerden ayrılan Qıpçaqlar batıya göçmüşler ve Oğuzlarla quzeyden qonşu olmuşlar. Kaşgarlının haritasında bunların yurdu Hazar denizinin quzey batısında gösterilmişdir. Qıpçaqlar onuncu 'asrın ikinci yarısından sonra güclenib Oğuzları tazyiq etmeğe başlamışlar ve onların göç etmelerinde önemli rol oynamışlardır.’ (Varlıq dergisi, sayı: 112-1,113- 2).”
13- Güney Azerbaycan Türkçesi ile yapılan yayınlarla ilgili listeler ve toplu bir inceleme için bk. Bilgehan A. Gökdağ, Salmas Ağzı, KaraM 2006, s. 1-55).